Bir gün gelecek üzerine giydiklerine aynadan bakamayacaksın. Oysa beyaz sana yakışır hatta belki de en sevdiğin renktir.
Dünyadan alacak bir nefesin dahi kalmamıştır artık. O gün öyle bir gündür ki silahlar, susmuş kavgalar bitmiş ve tüm hayatı...
Saat 5.30 du Feza terler içinde uyandı. Yine kâbus görerek uyanmıştı. O olayın üzerinden tam bir hafta geçmişti. Her sabah bu uyanış tekrarlanıyordu. Genelde hep aynı rüyayı götürdü ama bu sabah garip bir şey olmuştu. Garip olan tam olarak Fezanın gördüğü rüyaydı. Diğer günlerde rüyasında sadece Avazı görürken bu sefer kendini de görmüştü. Gördüğü rüya da kendisi bir tabuttaydı. Çırpınıyor çırpınıyor fakat çıkamıyordu. Etraf karanlıktı. Bağırmaya çalışıyordu ama sanki biri ağzını kapatıyordu. Sesi çıkmıyordu. Sonra birden Avaz belirdi tabutun başında. Gözleri geceyi süslüyordu. O kapkara geceyi, ışıl ışıl gözleri süslüyordu. Elinden tutup çekmeye çalışıyordu. Feza eline doğru battığında Avazın elinin olmadığını gördü. Terler içinde uyandı. Nefes Nefeseydi. Bu neydi şimdi? Hayır hayır. Bu kız hiç iyi değildi. Dahası oda bunun farkındaydı. Psikoloğa gitmeyi düşündü ama çaresinin psikolog olmadığını biliyordu. Nereye kaybolmuştu bu çocuk? Tam bir haftadır yoktu. Feza hızlıca lavaboya gitti. Yüzüne su çarpması lazımdı. Kafasını kaldırıp haline baktı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Avucuna doldurduğu suyla yüzünü yıkadı. Ardından hemence kıyafetlerini giydi. Yine kahvaltı yapmamıştı. Zaten akşam yemeğini de adam akıllı yemiyordu. İyice zayıflamıştı. Bir yandan Avaz için vicdan yaparken. Bir yandan bu durum eski krizlerini tetikliyordu. Bu kâbuslar sürekli nefes darlığına sebep oluyordu. Okula doğru yürüdü. Dilenci yine yerindeydi. Dilenci ona o konuşmayı yaptığından beri Feza, onun oturduğu kaldırımdan yürümüyordu. Yolunu değiştiriyordu. Okula gelir gelmez direkt müdür yardımcısının yanına gitti. Olanları bir bir anlattı. Bir yandan anlatıyor bir yandan ağlıyordu. O kıl herif bile üzülmüştü Fezaya. Feza olayı anlattıktan sonra isteğini şöyle dile getirdi. "Hocam ben kendimi bir şekilde Avaza affettiremezsem biterim. Aldığım nefes ciğerlerimi yakıyor. Her sabah ellerimi yıkarken utancımdan yerin dibine giriyorum. Lütfen bana onun adresini verin. Lütfen. " Hoca söze başladı. "Bak Feza yaptığın hiç doğru bir şey değil ama kendini bu kadar harap etme ve maalesef Avaza ulaşamazsın. " Fezanın gözleri fal taşı gibi açıldı. Hoca devam etti. "Amcası geçen gün arayıp şehir değişikliği yapacağını söyledi. " Fezanın dünyası başına yıkıldı. Ya içini kemiren kurt onu tüketecekti. Ya da o tükenmemek için içini kemiren kurta dönüşecekti. Yani ya böyle mahvolmuş şekilde yaşayacaktı. Yada eskisinden daha ruhsuz daha 'ölü' olacaktı. Feza son bir şans kullandı "Hocam ya daha taşınmamışlarsa? Bana adreslerini verseniz? " Dedi. Hoca Fezayı kıramadı bıraz bilgisayarı kurcaladıktan sonra adresi verdi. Feza hemen çıktı dışarı. Buradan iki sokak ötede oturuyorlardı. Otobüs durağına geldi. Biraz bekledikten sonra otobüs gelmişti. Bindip cam kenarına oturdu. Gözü ikide bir gördüğü çocuklara takılıyordu. Hem imreniyor hem içleniyordu. Kalbi çok hızlı atıyordu. Bir yandan içinden dua ediyordu, Avazın gitmemiş olması için. Sonunda otobüs durdu. Avazın evine çok az bir yürüme mesafesi kalmıştı. Adımları birbirine dolaşmıştı ama bu ona engel olmuyordu. Feza dur durak bilmiyordu. Sonunda evin önünde buldu kendini. Az İleride kamyon vardı. Aman Allah'ım tam vaktinde yetişmişti. Kamyonun önünde işçilerle konuşan adama gözü takıldı. Avazın amcası olmalıydı. Adam simsiyah giyinmiş, uzun boylu kumral biriydi. Geniş omuzları gömleği olabildiğince sıkmış, düğmeleri bir dirence zorluyordu. Koyu kıyafetleri süt beyaz teniyle oldukça uyumluydu. Tabi bunların hiç biri Fezanın dikkatini çekmemişti. Onun tek derdi Avazı görmekti. Tereddütle bir kaç adım attı. Ardından seslendi. -Pardon bakarmısınız? Adam yüzünü Fezaya çevirdi. Bu orta yaşlı adam Fezayı pek umursamış görünümüyordu. "Evet." Diye yanıtladı. Feza " Biraz konuşabilirmiyiz? Dedi. " Adam birşey demeden gelip karşısında durdu ve konuşmaya başladılar. -Kusura bakmayın işinizi bölüyorum ama ben Avazın sınıf arkadaşıyım onun için geldim buraya. + Avaz sadece bir gün geldi okula. Ne ara evinin adresini verecek kadar yakın oldu ki bir kızla? -Şey efendim ben adresinizi müdürden almak zorunda kaldım da +N-nasıll ? - Yanlış anlamayın efendim cidden niyetim iyi yani . Derken adam Fezanın lafını kesip. Bahçede duran iki sandalyeyi işaret etti. "Geç oraya" Dedi sert bir şekilde. Feza neye uğradığını şaşırdı. Adamın ses tonu nasıl da birden değişmişti. Sesini çıkarmadan gidip oturdu. Adamda oturdu. Gözlüklerini çıkarttı. "Devam et. Neden düştün Avazın peşine. Sakın yalan söylemeye kalkma. " Dedi aynı ciddilik ve sertlikle. Feza buraya gelmekle hata ettiğini düşünmeye başladı. Çünkü bu adamda tuhaf şeyler vardı. Çok şüpheci yaklaşmıştı Fezaya. Feza bu işin sonunun pek aydınlık olmayacağını sezinsedi. Tüm içtenliğiyle anlattı tüm olanları ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Adam Fezaya inanmıştı ama bir yandan da yeğenine bunu yapmasından dolayı çok sinirlenmişti. Beklemeden atladı söze "Kızım sen hangi yüzle konuşmayı düşünüyorsun çocukla? Ne yaptığının farkındamısın? " Feza kafasını önüne eğip ağlamaya devam etti. Diyecek birşeyi yoktu. Adam Fezanın bu halini görünce üzülmüştü. Kendi kendine "demek çocuk ondan okula gitmedi" Dedi. Fezanın daha fazla üstüne gitmedi. "Avaz odası'nda, gitmek istiyorsan git. " Diyip sustu. Feza hemen eve doğru koştu. Hizmetçiyle karşıladı. Odanın yerini öğrendi. Hemen kapısını çaldı. "Gel" Diye bir ses geldi içeriden. Bu Avazın sesiydi. Hayır. Hayır bu bir terapiydi. Feza ne diyecekti? Gerçekten de Avazın önüne çıkacak yüzü yoktu ama çıkmadan da yapamazdı. Cesaretini toplayıp tuttu kapının kolundan. Yavaşça açtı. Evet Avazla yüz yüzelerdi. Feza önüne eğdiği kafasını yavaşça kaldırdı. Avaz birden bağırdı. "Ne işin var senin burada". Feza hemen kapıyı kapatıp içeri girdi. " Bak Avaz gerçekten çok özür dilerim. Ben tam bir aptalım, çocukça hırslara kapıldım ve o yaptığım kesinlikle saçmalıktı. Lütfen lütfen bağışla beni. "Dedi hızlı hızlı konuşarak. Avaz söze başladı. " Defol burdan. Noldu diğer elimi kontrol etmeyemi geldin yoksa? " Feza bu cümlenin ağırlığı altında ezilmişti. Ne yapacağını bilemedi. Öylesine çaresizdi ki aklına yapacak hiç bir şey gelmiyordu. Birden aklına ilk geleni yaptı. Avaza sımsıkı sarıldı. Bir yandan da usul usul ağlıyordu. Fezanın kalp atışları hissediliyordu. Kafasını Avazın omuzuna gömmüştü. Kıvırcık saçları Avazın yüzünü tırmalıyordu. Feza da ne yaptığını bilmiyodu ama içinden sadece bu geliyordu. Avaz neye uğradığını şaşırdı ? Mevcut olan tek eliyle Fezayı hafifçe itti. Aralarında çok az bir mesafe vardı. Feza elleriyle gözlerini silip Avazın gözlerine kilitlendi. Ama silmesi gözlerine pek fayda etmemiş olacak ki gözleri habire doluyor ve o sıcak yaşlar yarın yokmuşcasına yanaklarına akıyordu. Titrek bir sesle konuştu yine "A-avaz ben günlerdir seni bekliyorum. Kâbuslar görüyorum sürekli. Az kalsın Piskoloğumun yanına bile gidecektim. Ben çok kötüyüm" Avazın dikkatini "psikoloğum" Kelimesi çekmişti. Bir an duraksadı. Zaten Feza mahvolmuş görünüyordu. Avazın bir şey söylemesinin manası yoktu. Lâkin o an aklına gelince tutamadı kendini ve Fezaya iyice yaklaşıp. "Biliyormusun şuan gözyaşlarını silebilirdim, elim olsaydı. " Dedi. Feza hiç bir şey söyleyemedi. Usulca kafasını eğdi ve çıktı.