2024 Mart
...
-Ölmek için doğmuş insnaların arasında nasıl umuttan bahsedebilirsin ki?
-Feza sen bana bir kitap bitecek diye hiç başlamamaktan bir ömür sonlanacak diye hiç yaşamamaktan bahsediyorsun. Benimki umut değil sadece yaşamak ki bu çok olağan birşey.
"Ah tanrım yine çok ileriye gittim sanırım. Yeter Feza bu kızla biraz daha sohbet edersen yine kendini o mıymıntı kadının yanında bulacaksın. Bırak aptalca şeylere tutunup hiç ölmeyecekmiş gibi sevsinler hayat denen safsatayı." Diye geçirdi içinden. Feza bu sefer de kendini frenlemeyi başarmıştı aksi takdirde yine odası buram buram oje kokan, kokoş rehperlikçiyi iki saat dinlemek zorunda kalacaktı. Muhtemelen sonra yurt müdürünü arayacaklardı ve Feza yine psikoloğa gitmek zorunda kalacaktı.
Ah Feza en az kıvırcık saçları kadar karmaşık, simsiyah gözleri kadar gizemli kız.
Sonunda matematik dersi bitmişti ve Feza yurda gidebilecekti. Aslında okuldan nefret ettiği kadar yetiştirme yurdundan da nefret ediyordu ama Feza buydu işte ömrü kaçmakla geçiyordu. Cesur bir korkatı. Mesela kendisine acı çektirmek konusunda üstüne yoktu. Fazla cömertti bu konuda. Bağ kurma konusunda ise fazla korkaktı. En büyük korkusu ölümmüydü? Bağ kurmakmıydı?
Orası tartışılır işte. Piskoloklar tanatofobi demişti bu illete ama bu sadece bir tanımdı oysa Feza başlı başına hastalıktı. Onu bu sözcüğün altında değerlendiriyorlardı. Oysa o bu başlığın altında barınabilmek için çok şey kaybetmişti. Kazandığı bir kaç şey vardı sadece. Göz yaşları ve insnaların mertçe savurdukları ön yargıları. Mesafeli bir kızdı hatta bazen kaba. Ne yapacaktı ki? Yaşamı boyunca kendine bir kere nazik davranabilmişmiydi insanlara da sahte gülücükler armağan etsin?
Ölümden korktuğunu ne kadar gizlemeye çalıştıysa da bu konuda pek başarılı olamamıştı. Nihayetinde yıllardır düzenli aralıklarla Piskoloğa gider bazen krizler geçirme aşamasına gelir. Gitgide kendine farklı metotlar geliştirdi. Bu metotlar çevresinde insan bırakmamış olsa da en azından atakları azalmıştı ve psikoloğu daha az görüyordu. Piskolakları pek sevmezdi, gerçi o dünyaya ait olan çoğu şeyi sevmezdi. Buna yurdun yemekleri de dahildi
Feza odasına girer girmez çantasını yatağa fırlattı ve üniformasını çıkartıp pijamalarını giydi. Aşağıda yemek için sıraya girmişlerdi bile. Oda gitti. Diğerleri gibi biraz bekledıkten sonra sıra ona geldi. Tabaktaki yemekleri şöyle bi süzdükten sonra masaya geçti. Her zaman ki gibi yemekler buz gibiydi ama alışmıştı artık güzel yemeğin tadını unutmuş gibiydi. Yarı isteksiz ama aç olduğu içinde iştahla yedi o sevmediği yemekleri. Ardından odaya geçti. Odada 4 kız kalıyorlardı. Herkesle olduğu gibi onlarla da arasında mesafe vardı ama kızlar onu yadırgamazdı artık. Alışmışlardı asi tavırlarına. Diğer üç kız her gece sohbet edip sonra uyurlardı. Aslında Feza onlara katılmak istese asla dışlamazlardı ama Fezaydı bu işte bundan bile kaçıyordu. Ara sıra sırtını dönüp gizli gizli onları dinlerdi. Aralarından biri o gece üzgün ise içinden hep gidip ona sarılmayı ardından da onu mutsuz eden konuyla ilgili teselli vermeyi geçirirdi ama hep bastırırdı bu isteği. Yine yanlızlığına sarılıp uyurdu sessizce. Mesela oda arkadaşı olan Mine'nin gamzelerine iltifat etmektende kaçınırdı. Mineyle de aralarında en ufak bir bağ olsun istemezdi. Mine'nin gamzeleri güzeldi tabi ama ya Fezaya baglansaydı, sevseydi o öldüğünde de gamzeleri ortaya çıkabilecekmiydi. Gerçi boş bulunup yıllar sonra ilk defa sınıfındaki bi kızla sohbet etmeyi denemişti bugün. Neyse ki kız Fezayı garipsemişti de aralarında öyle uzun bir sohbet olmamıştı. Daha doğrusu Feza , kızın ondaki sorunu fark edip rehberlikçinin yanına gitmesinden korktuğu için konuşmayı kısa kesmişti. Bu gece odadaki kızların konuşması fazla uzun sürmemişti. Böylelikle hepsi erkenden uyumuştu, Feza hariç. Derken bir anda duyduğu sesle kalbi yerinden çıkacak gibi oldu. Olamaz gök gürültüsüydü bu. Gök gürültüsü Fezaya hep ölümün yaklaştığını haber verir gibiydi. Feza nefes almaya çalıştıysa da nafile. O korku yine Fezanın boğazını sarmalamıştı. Feza kıvrandıkça kıvrandı. Kendini sonunda yataktan aşağıya atıverdi. Düşme sesiyle diğer kızlar uyandı. Tabi hepsi de Fezanın durumunu biliyordu. Aceleyle ışığı yaktı biri ve hep birlikte Fezanın başına üşüştüler. Tedirginlerdi. Biraz sarstıktan sonra Fezayı kendine getirmeyi başarmışlardı. Feza gözlerini açtığında kızları görünce derin bı nefes aldı.
Azrail hep Fezanın peşindeydi çünkü kaçamadığı Azrail âdeta onun ruhunda barınıyordu. On yedi yıldır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ
General FictionBir gün gelecek üzerine giydiklerine aynadan bakamayacaksın. Oysa beyaz sana yakışır hatta belki de en sevdiğin renktir. Dünyadan alacak bir nefesin dahi kalmamıştır artık. O gün öyle bir gündür ki silahlar, susmuş kavgalar bitmiş ve tüm hayatı...