14. Bölüm "Fırtına öncesi sessizlik"

904 66 19
                                    

14. Bölüm "Fırtına öncesi sessizlik"

İrkilerek uykumdan uyanmamla ellerimi yatağın üzerinde gezdirdim. Yatağın soğuk çarşafı haricinde bir şey yoktu. Pars neredeydi? Uykulu bir şekilde gözlerimi açıp önce yatağa, sonra etrafa baktım ama yoktu.

"Pars banyodamısın?" diye seslendim ama ses seda yoktu. Aşağıdadır diye düşünüp yataktan kalktım. Hızla kalkmamla acıyla inleyip yerime geri oturmuştum; dünden kalma ağrım vardı hâlâ.

Komodinden doğum kontrol hapı alıp içmiştim.

Nasıl bu kadar sorumsuz olabilirdim ki?

Sarı fırtınam, bir de soruyor musun, dünkü hallerin neydi? Bir an adamı yiyeceğini zannedip korktum.

Abart, abart! Sen de sevdiğim adama düştüysem ne olmuş?

Lan, düştün mü? Sadece dün ben mi? Ah, Pars, hızlan diyordum. Terbiyesiz seni.

Aklıma dün gece Pars'la birlikte olduğumuz gelince yüzüm kızarmıştı. Dün kesinlikle kendimde değildim; Pars kelimenin tam anlamıyla beni sarhoş ediyordu.

Pars seni sarhoş etmiyor, sen terbiyesizsin! Pu sana! Ayy, bir de gidip Gökhan'ı öpüyor. Ben Pars'ın yerinde olsaydım kesinlikle seni affetmezdim.

Lan, iç ses, susacak mısın yoksa o ağzını kapatayım mı?

Ne halin varsa gör, ben küstüm, gidiyorum.

Aman git.

Ayağa kalkıp gardırobuma bakındım. Bugün duygularım gibi cıvıl cıvıl kıyafetler giyinmek istiyordum.

Üstümdeki geceleği çıkartıp açık mavi İspanyol paça pantolon giyip üstüme de beyaz bluz giyinmiştim. Kelebekli desenlerini saymazsak kulağıma da kalpli küpe taktım.

Ben asla böyle cıvıl cıvıl kıyafetler giyinmezdim; normalde hep siyah, beyaz, gri renkleri tercih ederdim. Renkli giyinmeme sebebim, hayatımda renk yoktu. Hayatım solgun bir gül gibiydi ama dün hayatıma renk gelmişti. O yüzden renkli ve cıvıl cıvıl kıyafetler giymiştim.

Pars niye sabah yanımda yoktu ki? Kötü düşünmek istemiyordum ama insan gece seviştiği bir kadının sabah yanında olmaz mıydı? Daha fazla düşünmek istemediğim için aklımdan bu düşünceleri kovdum.

Bugün içimde tarifi olmayan bir mutluluk vardı ve bunu bozmak istemiyordum. Kocaman gülümsemeyle odamdan çıktım. İlk önce salona mı baksam yoksa odasına mı diye kısa düşünüp Pars'ın odasına gitmeye karar verdim. Kapısının önüne gelip nasıl bir giriş yapacağımı düşündüm.

"Şey mi deseydim? Selam Pars." Ah hayır, sanki dün hiç sevişmemişiz gibi olurdu. "Neden yanımda değildin?" deseymiydim acaba? Ya da "Rahat uyudun mu?" deseydim? Offf, ben ne saçmalıyordum? Daha fazla düşünmeyip kapıyı sonuna kadar açtım.

Pars yoktu ama onun yerine... suratım kocaman gülümseden tamamen uzaklaşıp dehşet ifadesine dönüşmüştü. Gördüklerimle kalbim sıkışmaya başlamıştı. Bu gerçek miydi? Allahım, bana yardım et! Duvarda kocaman harflerle kanla yazılmış bir yazı vardı.

"Sevdiğin herkesi tek tek öldüreceğim." Dudaklarımdan hıçkırık kaçtı; düşündüğüm şey değildi, değil mi? Hayır, hayır, nolur öyle bir şey olmasın, ölürüm onun için. Yatağın üzerinde bir kağıt parçası görünce yatağa gidip elim titreyerek kağıdı açıp okumaya başladım.

HackerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin