eleven

221 42 16
                                    



kapıyı kapatıp yaslandığım zaman beni rahatsız eden şeyi düşündüm, bulamadım. 

hızla üstümdeki sena'nın kıyafetlerini çıkarıp kendiminkileri giydim. aynada kendimi gördüğümde kaşlarımı çattım. birkaç adım atarak aynaya yaklaştım, şimdi tam karşımda duruyordum. bayık gözler, şişmiş göz altları, uzun zamandır gerçek bir gülümsemeyle iki yana kıvrılmayan dudaklarım. bana bakan kadın güzel bir kadın değildi, bu gözler de ona ait değildi. bir iki yıl önce mutlu bir kadına aitti bu gözler, sık sık gülümseyen, kendi hayatının tadını çıkarmayı bilen bir kadındı. şimdi karşımda duran gözler bilinmezliğin korkusuyla gücünü ve cesaretini kaybetmişlerdi. boşluk karşımda duran kadının en büyük düşmanıydı, ama boşluk tarafından mahkum edilmişti. kabullenmiştim.

kapı hafifçe tıklandığında bakışlarımı oraya çevirip mırıldandım. "gir."

sena kafasını kapının arkasından çıkarttığında sevimli bir halde gülümsedi. "selam, girebilir miyim?"

"oda senin." 

içeri girip kapıyı kapattığında elinde olan çiçeği fark ettim, güzel kokan çiçeği.

"bunu unutma sakın." 

çiçeği bana uzattığında tereddüt ederek aldım. "eve gitmeyeceğim hemen, bu çiçeklerin suda kalması gerekiyor o yüzden burda kalsınlar." 

"peki," diye mırıldandı. gözlerimi etrafta döndürerek çantamı aramaya başladım. "bir daha gelecek misin?"

çantayı aramaya verip ona döndüm. "neden geleyim?"

sert çıkışıma karşı anlamazca kaşlarını çatsa da bu hali fazla uzun sürmedi. çarpık bir ifadeyle gülümsediğinde arkasından ne geleceğini merak ettim. yatağa baktı. "bu yatak seni özleyebilir." 

omzuna hafif bir yumruk attıktan sonra yanından geçmeye yeltendim, kolumu tutarak beni durdururken gülümsüyordu hala. 

"beril, şaka yapıyorum. ama şimdi ciddiyim. gerçekten, bir daha seni görebilecek miyim?" 

"beni görmek için bugüne kadar kaç kere izin aldın? zaten her yerde şak diye karşıma çıkıyorsun." 

"hoşuna gitmiyor mu?" kafasında kurmasına fırsat vermemek için olabildiğince yüksek bir hızla cevapladım. 

"gitmesi mi gerekiyor?"

"gitse güzel olurdu. kendimi sapık gibi hissetmezdim en azından." 

derin bir nefes alıp iyice yüzüne odaklandım. onun gibi şakalaşacak halim yoktu. "gerçekten sena, neden sürekli karşıma çıkıyorsun? bak çok teşekkür ederim, dün gece için ve bu sabah için. çok misafirperversin. ama bu nereye kadar böyle sürecek?" 

bendeki acelenin tam tersi bir şekilde sakince karşılık verdi. "ne nereye kadar sürecek?"

"böyle şak diye olur olmadık yerlerde karşıma çıkma durumundan bahsediyorum, bu nereye kadar sürecek?"

hafifçe gülümsedi. "iyi arkadaş olabileceğimizi düşündüm ben." 

hah, akıl alır gibi değildi. arkadaş olabileceğimizi düşünmüş. 

"ya bi s.." ağzımın içinde kendi kendime konuşatum ve alayla gülümseyip yanından geçtim. arkamdan seslendi. 

"yanlış bir şey mi söyledim?"

ona cevap vermeden yürümeye devam ettiğimde o da peşimden geldi. kapıda beni bekleyen çağdaş'ın yanına gidip yerde bulduğum çantamı aldım. burcu gülümseyerek bana baktığında ben de ona zorlayarak da olsa gülümsemeye çalıştım.

other lives |gxg|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin