four

152 27 0
                                    




kurşun kalemle yazılmış bir not.

yıllar sonra bugünü unutma, bu yaptığını hiç unutma. nefesin kesilene dek ağladığını, unutma.

kalın kapaklı, gri renkte olan defterimi kapattığımda saat gece yarısına geliyordu. ne kadar kolaydı. saatlerce ağlamıştım belli ki, hatta unutmamak üzere not almıştım beni o kadar üzen şeyi ama üzerine bile düşünmeden kapatmıştım defteri. insan bir türlü kabullenemiyor acısının geçeceğini.

acıalrımız geçer. geçerken acıtır, kanatır, yakar ama en sonunda geçer. kalbin parçalara ayrılmıştır belki ama birleştirirsin yeniden. eskisi gibi olmaz ama yine de atar kalbin. o sırada merak ettim.

sena'nın kalbi atıyor muydu?

zor şeyler yaşamıştı. henüz hikayenin buzdağı tarafını bile görmemiştim ama zaten başından zor başlamıştı onların hikayesi. onu çok seviyor olmalıydı. anlatırken gözlerinin içi parlıyordu, ses tonu değişiyordu.

ezbere bildiği bir kitabı okuyordu sanki, ondan bahsederken. her sayfasını özenle okumuş, sayfalardan birinin bile ucunu kıvırmamış, sararmasına rağmen onu rafının en güzel köşesine yerleştirmiş. bitmiş bir kitabı defalarca okumaktan bıkmayan biriydi sena. her defasında yeniden yaşamak istiyordu sanki o anları. sayfalardaki yıkımları, acıları, ağlayışlarını biliyordu ama o bunları da seviyordu. kadını her şeyiyle kabul edip sahiplenmiş gibiydi. çok fazla acı şeyle anlatmış olsa bile umut vaat ediyordu, hikayesi. o yüzden belki de o kadar merak ediyordum onların hikayesini. umut istiyordum, bunu kabul etmesem bile en derin isteklerimdendi.

"beril."

çağdaş'ın sesiyle ona döndüm, terasın kapısında kollarını birbirine bağlamış bir şekilde bana bakıyordu. gözleri parmaklarım arasındaki sigara dalına kaydığında bana onaylamayan bir bakış attı. omzumu silkerek manzaraya döndüm.

ormanlık yolun başında bir sokak lambası vardı, yeni yapılmış olmalıydı. daha iki gün önceye kadar karanlık yola bakıp ürktüğümü hatırlıyordum. "bizimkiler geliyor."

gözlerimi ormandan çekip masaya diktim, ardından vereceğim cevaptan tırsak bir şekilde bana bakan çağdaş'a. tırsmış olması iyi bir şeydi.

"neden?"

"seni görmek istiyorlar."

"güzel. ama ben onları görmek istemiyorum. iptal et."

"beril yapma böyle," diye mırıldandı. ardından yanıma bir sandalye çekip oturdu. o bunu yaparken ben de oflayarak daha bitmemiş olan sigarayı küllüğe bastırarak söndürdüm. yalvaran gözlerle bana baktığında kafamı iki yana salladım. "onlar bizim arkadaşlarımız."

"yanlış," dedim alaycı bir gülümsemeyle. "onlar senin arkadaşların, artık."

"hepimiz birlikte büyüdük." gözlerim boşluğa daldı.

"hepimiz büyümedik."

"bak," dedi söylediğim şey üzerinde durma gereği duymadan. "sadece yarım saat oturup  gidecekler. iyi olduğunu görmek istiyorlar, o kadar."

"iyi değilim çağdaş. iyi olmayan birini nasıl iyi görecekler?"

bir şeyler söylemek için dudaklarını kıpırdattı, sonra da ne diyeceğini bilememiş susmuştu. görmek istediğini görmeye çalışıyordu, öyle olmadığını görünce de susuyordu.

"yaşıyorum işte," dedim sabrımın sınırlarına gelerek. "yeterli değil mi?"

"sen buna yaşamak mı dşyorsun?" dedi öfkelenerek. "sürekli sigara içmek, sokaklarda serseri gibi dolanmak, durmadan bir şeyler okumak. senin lügatında bu mu yaşamak? olduğun yerde sayıyorsun beril."

"daha bir ay oldu!" dedim sesimi yükselterek, hatta bağırarak. cidden sabrımı snıyordu ve artık sabrım tükenmişti. en başından sabırlı bir insan bile değildim ben. "ne yapayım istiyorsun? gidip gece kulüplerinde mi sabahlayayım? hiçbir şey yokmuş gibi kahkahalar mı atayım? nasıl devam hayatıma çağdaş sen söyle!"

ellerini başına yaslayarak gözlerini kapadığında nefes nefese kalmış bir şekilde ona döndüm. "yapamyıyorum," diye mırıldandım. "eskisi gibi olamıyorum işte. neden bilmiyorum, olmuyor."

çağdaş ellerini başından çekip bana döndü, bakışları tereddütlüydü yine.

"bak sorun değil tamam mı?" dedi sakin bir tonlamada. "her şey düzelecek,  çok yeni haklısın. daha bir ay oldu döneli."

cümlesini bitirmesiyle telefonu çaldı, ekranda yazan ismi görünce alaycı bir şekilde güldüm. sözde arkadaşlarımızdan biri arıyordu. defterimi alıp kapıya yönelirken başımı iki yana sallayarak güldüm yine.

"ben hiç dönmedim çağdaş."

koltuktaki ceketimi alarak hızlı adımlarımı kapıya yönelttim. evet sokaklarda serseri gibi dolaşmak hayatımdı şu an.

çağdaş benim gibi kayıp değildi, anlamayacaktı. arkadaşlarımız dediği insanlar da anlamayacaktı. onları görmek bir yana, eski hayatımdan herhangi bir insan bana halimi hatırımı sormasın istiyordum.

korkunç bir histi.

* * *

geçiş şeysi

other lives |gxg|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin