sixteen

192 31 5
                                    



ben sekiz yaşlarındayken, geceleri uyumadan önce annem bana masallar okurdu. defalarca kez dinlediğim o masalları tekrar tekrar dinlemek çok hoşuma giderdi. sıkılmak yerine masalların baş karakterlerinin mutlu sona ulaşmasını büyük bir heyecanla beklerdim. masallar benim için hep bu yüzden güzeldi, o karakterlerin her zaman mutlu bir sona ait olduklarını bilirdin. güven verirdi bu sona. 

mutlu sona giden o yolda zehirli bir elma yüzünden yıllarca uykuya dalabilirdin, bir kuleye hapsolabilirdin veya efsanevi bir şatonun balosundan kaçarken ayakkabının tekini düşürebilirdin. yine de en sonun sevdiğin insanın seni öpmesiyle uyanabilir, o kuleden kaçabilir, balodaki kavalyen elindeki  ayakkabıyla seni bulabilirdi. gerçek hayat ise böyle değildi, masalların kuralları burada geçersizdi. 

örneğin şu an bir masalda olsaydık kollarında olduğum kadın beni öpebilir, göz yaşlarımı silebilir ve içimi iyileştirebilirdi. ama sena sadece beni kollarında tutmakla yetindi. bir adım fazlası bizim için yanlış olandı, yasak olandı, günah olandı. 

elleri saçlarımdayken bir anlığına durdu, hala karanlık koridorda birbirimize dolanmış haldeydik. kokusu çok güzeldi, kollarında olmak da çok güzeldi. sena güvenli hissettiriyordu, ev kokuyordu, beni asla bırakmayacakmış gibi kokuyordu. ne kadar uzak olduğum şey varsa o kokuyordu sen ona da uzak olduğum gibi. 

aramızda mesafeler kilometrelerle ölçülemezdi, bir koku mesafesindeydik, aramızda bir kadın mesafesinde. onu terk etmiş olan bir kadın. bu zordu işte, kollarında olduğun birine uzak olmak zordu. 

"birisi geliyor," diye mırıldandı. kaşlarımı çatarken hafifçe geri çekilip yüzüne baktım. karanlıkta parlıyordu gözleri. 

"nereden anladın ki? ve kim gelebilir?" 

dudaklarını kıpırdattı, tam o sırada zil çaldı. büyük bir hoşnutsuzlukla çıktım kolları arasından. cenetten cehenneme geçiş yapmak gibiydi. yanımdan geçip kapıya doğru yürürken ışığı açtı, gözlerim kamaştı. arkasından ona doğru yürüdüm. 

kapıyı açtığında sevinçle bir mırıltı yükseldi dudaklarından, sarışın ve orta yaşlarında bir kadına sarılldı ama sıkı sıkı. biraz mesafe koyarak arkasında durdum, bu kadının kim olduğunu bilmiyordum, yüzünü sena'nın omzuna gömdüğü için göremiyordum da. bir süre sonra sarılma merasimleri bittiğinde ikisi de bana çevirdi akışlarını, gözlerim ikisinin gözlerine çarptığında gözlerimi kırpmıştırdım. 

annesi, kesinlikle annesiydi. 

aynı tonda gözleri vardı, hafif dalgalı saçları ve yüz şekilleri. siyah ince bir elbise giymişti ve çok yakışmıştı ona. göz göze geldiğimizde gülümsedi, hem de çok sıcak bir şekilde. hem kız kardeşi hem annesi, gerçekten çok samimi insanlardı. 

"anne," dedi sena annesinin koluna dokunarak. sonra da bana döndü. "beril, çok iyi ve güzel bir arkadaşım." 

çok iyi ve güzel bir arkadaşım.

arkadaş. 

"merhaba,"dedim gülümseyerek. elimi uzattım ama sena'nın annesi elimi yok sayarak kollarını bana doladı. öyle bir sarıldı ki ilk saniyeler kollarımı ona dolamayı unuttum, sonrasında ise ben de ona sarıldım. geri çekildiğinde dolu doluydu gözleri, şaşkınlıkla dolu gözlerine baktım. 

sena'ya baktığımda araya girmek üzereyken annesi konuşarak onu durdurdu. "kusura bakma beril'cim." dedi gözlerini silerek. "duygu seli sadece, uzun zamandır kızımı görmüyordum. bu arada ben derya." 

hafifçe anlıyorum der gibi  kafamı salladım. "annecim tamam, yeter aa.." diyerek araya girdi bu sefer sena. yerdeki çantamı yakalayıp hızlıca beni de omzumdan tutarak kapıya doğru yönlendirdi. "annecim, sen istediğin gibi takılabilirsin ama burda bizim çıkmamız gerekiyor."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

other lives |gxg|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin