nine

197 43 6
                                    







o ferah koku.

gözlerimi araladığımda burnumun ucunda olan koku oydu. başım ağrıyordu, uykumu alamamıştım. saatin kaç olduğunu da bilmiyordum.

"günaydın."

arkamdan gelen sesle gözlerimi kocaman açtım. o sırada karnımın üzerinde olan eli ve onun üzerinde, elini tutan elimi fark ettim. ne olduğunu idrak etmemle aniden arkamı döndüm, anında bakışları gözlerimi bulmuştu. "sonunda uyanabildin."

"Bu bir rüya, degil mi?"

Göruntüsü git gide bulanıklaştı, hatta onu
göremeyeceğim kıvama geldi ama sesi oldukça berrakti.

"Ben senin gerçeğin olacağım."

Gözlerimi açtığımda -bu sefer gerçekten açtığımda- kan ter içindeydim. Sena'nın tişörtü neredeyse sırılsıklam olmuştu.

Komidindeki tokama uzanıp saçlarımı at kuyruğu yaptım ve gördüğüm rüyanın etkisinden kurtulmaya çalıştım. Bilinçaltim yine bir haltlar yiyordu bana sormadan.

Şu bilinçaltı dedigimiz de ne pislik bir varlıktı. ahlak filtresinden geçmemiş insan arzuları taşıdığını görmezden gelecektim şu an.

Ben bu kadını neden rüyamda görüyordum? neden bana sarılıyordu?

kafamı iki yana sallayarak yataktan çıktım ve banyoya girdim. Kendime gelmem için yüzüme iki ton su çarpmam gerekiyordu.

evde ses seda yoktu. Salon boştu, sena yattığı yeri toplamıştı, belki de uyuyamamıştı.

mutfağa girdim, oldukça güzel bir kahvaltı sofrası hazırlanmıştı. patates kızartması, bir ton reçel türü, klasik kahvaltılıklar ve ocakta da dumanı tüten çaydanlık.

Bu görüntü karşısında, bir an için aklımdan geçen hayaller yüzünden vicdan azabı çekiyordum. Bu hayalleri kurarken kendime engel olamıyordum, benim iznim dahilinde gerçekleşmiyordu.

kafamda aşka dair bir sürü klişe senaryolar yaşıyordu şu an. Sorun bu değildi, soru baş karakterlerin ben ve sena olmasaydı.

kapının kilidinin açılma sesi ile oraya döndüm. Sena bir elinde ekmek diğer elinde de küçük buket bir çiçekle içeri girmişti. Beni görünce taşlarını yukarı doğru hareketlendirip gülümsedi. o an ben değil gülümsemek, gözümü kırpmadan onu izliyordum.

"uyandın mı sen?"

"evet şimdi, sen neredeydin?"

"buzdolabının üstüne not bıraktım,görmedin mi?"

saçlarımı yolacaktım şimdi. Klişe senaryoların hepsi gerçekleşiyordu.

gülümseyerek kafamı iki yana salladım. "yok, görmedim."

"ekmek çok sıcak bak, hadi ye oturalım."

sandalyeye oturmak için adım attığımda Sena'nın duraktadığını fark ettim. Utana sıkıla elindeki küçük buketi bana uzattı. Bu seferki gülümsemesi aşırı utangaçtı, gözleri de yine Işıl ışıldı.

"özür dilerim dün gece için, kalbini kırdım. bu çiçekler onun için."

Uzata çiçeği alırken ben de küçük bir gülümseme yolladım ona, ne yapacağımı şaşırmıştım. Dün böyle değildim ben, belki de gece burada kalmamalıydım. onu rüyamda görmeyebilirdim. dile gelmemiş bir gariplik vardı sanki havada.

Çiçekleri kokladım. çok güzel kokuyorlardı.

"'Ne çiçeği bu?" diye sordum.

Çay bardaklarını masaya koyarken kendi de oturdu ve karşısında oturmamı işaret etti. Çiçeklerimi yanıma koyarak karşısına oturdum.

other lives |gxg|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin