fifteen

175 36 20
                                    




havanın serinliğini ve gökyüzünün griliğini, her ne kadar akşam saatleri olsa da, göz önüne alarak siyah ince bir kazak, rahat ve keten olan bir pantolon giymiştim. asker yeşili bir ceketi elimde taşıyordum. önünde durduğum o kocaman grafitinin olduğun duvarın önündeydim. yukarıdaki sokağa kadar götüren merdivenin başında oturuyordum.

omzuma dokunan parmaklarla hızla yerimde döndüm. "sakin ol, benim."

tanıdık gözleri görmemle bir rahatlama çökmüştü vücuduma, yine de ona bir sert bakış atmaktan alamadım kendimi. "yeter sena yeter. her seferinde böyle sinsi sinsi mi gelmen gerekiyor. ödüm patladı."

kendi kurduğum ama kulağıma tanıdık gelen cümle kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. garip bir his. sena yanıma oturdu ve sırıtarak bana baktı.

"benim bir biber gazım yok."

alaycı bir gülüş attım ona, yer mi değiştirmiştik yani?

"benden önce gelmişsin bu sefer," diye konuştu.

kollarımı iki yana açarak gökyüzünü gösterdim. "geceler benim."

kafasını sallayarak onayladı. "geceler senin."

burnuma gelen kokusunu yüzünden dişlerimi sıktım, yoksa o kokuyu daha iyi duyabilmek adına boynuna sarılabilirdim. "bugün hangimiz başlıyor bakalım?" diye sordu.

"neye?"

"anlatmaya."

anlatacak neyim vardı ki benim onun yanında? her ne kadar beni konuşturmaya kararlı görünse de erteleyebildiğim kadar erteleyecektim. "bu gece sen."

şikayet edecek gibi dudaklarını kıpırdattı, ondan önce davrandım.

"sana nasıl aşık olduğunu anlatsana."

güldü, ellerine döndürdü bakışlarını. sonra yine bana baktı. "bunu ona sorsak daha mantıklı olmaz mı sence de?"

etrafa baktım. "o burda da ona sormayı mı reddettim?"

iç çekti. "ben her yerde onu görüyorum."

kokusunu da duyuyor musun dşye sormak istedim, rüyalarına da giriyor mu mesela? seni sokak ortasında ağlatıyor mu? ölmüş annene ve babana anlattırıyor mu?

"bana güvenmeyş sevdi başta sanırım," diye konuşmaya başladı. "kolay güvenebilen biri değildi zaten, bir de yabancı bir ülkede olduğunu düşün. bu güvensizliğin ister istemez katlanıyor. bizim aşkımız farklı. ben onu gördüğüm an aşık oldum ona, o bana zamanla. sarıldım ona, değerli olduğunu hissettirdim. umudun var olduğunu gösterdim. ağladığında öptüm onu, saçlarını okşadım, yemek yaptım onunla birlikte. ama illa bir an istiyorsan, bunu onu bulduğumuzda birlikte sorarız."

bunun üzerine hiç düşünmemiştim. gerçekten, onu bulduğumuzda ne olacaktı? ben ve sena ne olacaktık? hayatıma hiç girmemiş gibi gidecek miydi? ben buna nasıl dayanacaktım?

"peki," diye mırıldandım. "nasıl birlikte olmaya başladınız?"

dudakları kıvrıldı. sena'nın bu huyu ne güzeldi, her şeye rağmen gülümseyerek hatırlıyordu onu. ben de onu böyle mi hatırlayacaktım acaba? sena benim hayatıma değen tatlı bir anı olarak mı kalacaktı yalnızca? hiçbir şey olmamış gibi... bu düşünce moralimi bozdu. bir an için sinirlendim.

"feci bir şekilde kavga etmiştik bir keresinde," dedi. "hayatımda duygularımı o kadar yoğun yaşadığım bir anı daha hatırlamıyorum."

yanağının diğer tarafına değen sokak lambası onu olduğundan daha da güzel gösteriyordu. sinirimi unutturmaya yetmişti.

other lives |gxg|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin