thirteen

274 37 14
                                    



"alternatif çözümün bu mu? neyse bu da olur." 

sena'nın arabasıyım diye bağıran yeşil arabadan indikten sonra onun da inmesini bekledim, kendinden emin bakışlarla yanıma geldi ve birlikte içeri girdik. Kapalı havuza getirmişti bizi. 

"olay yüzmek değil mi sonuçta?" diye mırıldandı sena, hala yürürken. "hem bak bu kıyağımı da unutma sakın, seni havuza getirdim, hem de deniz suyuyla doldurulmuş havuza." 

sena danışmadaki kadına bir şeyler söyledi, çok ilgilenmedim. o sırada yandaki kocaman tabloda yazılan kuralları okumakla meşguldüm. konuşmaları bitince elini hafifçe sırtıma koyup beni koridorun sonuna doğru yönlendirdi. havuz hakkında bir şeyler söylüyordu ama ben elini koyduğu belim yanıp kül olacak endişesiyle onu doğru dürüst dinleyemiyordum bile. elini hafif bastırışını aklıma kazımak istedim. 

soyunma odasının önüne geldiğimizde durdu, bana döndü. aklıma gelen soruyla ona döndüm. 

"ya biz böyle havuza geldik ama bikinimiz falan yok ki. ne yapmayı düşünüyorsun?"

"e ne olacak çıplak yüzeriz? hiç yüzmedin mi?" 

ilk birkaç saniye aynı ciddiyetle ona baktıktan sonra elimin tersiyle karnına vurduğumda güldü. "ingiltere'de çıplaklar plajından çıkmıyordun herhalde? ay sena lütfen hayır de. çok hetero erko hareketi bu." 

gülüşü neredeyse kahkahaya dönerken kendini dizginleşmeye çalıştı, sonra da bana döndü. 

"yol boyunca ben ne anlattım beril?"

"ne anlattın sena?"

"işte ben de onu soruyorum ya." 

"bir şeyler anlatan sensin, neden bana soruyorsun?"

"sana anlattım çünkü?" 

ofladım. "ayh! de hadi artık ne diyeceksen be!" 

"dedim ki," diye başladı bana ukala bakışlarını atmaktan çekinmezken. "buradaki arkadaşımdan rica ettim bikini havlu vesaire durumunu." 

"ay cidden mi?" 

"ay cidden." durdu ve kendini tutamadan güldü. "seninkiler şu sol taraftaki kabinde. ben de giyinip geliyorum hadi hadi. marş." 

kafamı salladım ve gülümseyerek söylediği kabine girdim. kırmızı ve beyaz renginde çizgili bir havlu vardı. hemen yanına da asılı bir siyah bikini. hızla üzerimdekileri çıkartıp bikinileri giydim ve üzerime havluyu doladım. telefonuma bir göz attım, ilginçti ki hiçbir cevapsız arama yoktu. saatin öğlen bire geldiğini görünce de şaşırmadan edememiştim. olmuş muydu o kadar? 

havuzun, özürler diliyorum, deniz suyuyla doldurulmuş havuzun etrafındaki şezlonglar bomboştu. havluyu şezlonglardan birine bıraktım, o da yanıma geldi. onun da üstündeki mavi bikiniye ve vücuduna hızlı bir göz gezdirip önüme döndüm. 

tek kaşımı kaldırarak konuştum. "doğru söyle, benim için havuz mu kapattın sena?" 

alaycı bir şekilde güldü. "öyle diyelim, öyle olsun." 

ardından kafasını kaldırıp bana baktı, gözlerinde hiç görmediğim bir ifadeyle karşılaşmıştım. "dünya üzerindeki tüm okyanuslar senin." 

dediğini anlamamıştım, söylemedim ona. sevimli bir gülüş atıp havuzun başına doğru yürüdüm. hiç beklemeden balıklama atladım. 

su, bana iyi gelen sayılı şeyler arasındaydı. suyun içindeyken kafamın içindekiler de susuyordu. suyun yüzeyine çıktığımda, sena da havuza atladı. saçını geriye atarak o da suyun üzerine çıktı. karşı duvara kadar kulaçlar atmaya başladığımda göz devirmek istedim. benim için yüzmek bu değildi, spor olsun diye ya da teknik hareketlerle yüzmek değildi. ben dinlenmek istiyordum, tamam yüzmeyi de severdim ama şu an suyun altında olmak istiyordum. ciğerlerimdeki nefesi üfleyip gözlerimi kapattım, yavaş yavaş suyun dibine çöktüğümde şimdiden iyi gelmeye başladığını hissettim. 

other lives |gxg|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin