3. KIRIK MASUMİYET

166 26 25
                                    







Merhaba, artık maalesef oy sınırımız olacak. bunu her kitabım için yapmayı düşünüyorum, diğer türlü pek bu konuda anlaşamıyoruz 🥲

çok değil, zaten yeni bir kitabız 🥲
oy sınırı: 20 (üzgün hamster)

Gözüm yükseklerde değil, amacım sadece emek. İyi okumalar dilerim!

Bana ulaşmak için;
Instagram/ seariverithel


3. KIRIK MASUMİYET




Bir gün ormandaki tüm hayvanlar birlik oldu ve bir masalda ilk kez aslan kaybetti.

Aptallık ettiğimi biliyordum, yine de ben ne istersem o olurdu. Bu yüzden Leyal'ı peşindeki adamlara rağmen evime kadar getirdim ve rahat rahat oturttum salonumun ortasına. Kendime buzlu kahvemi hazırlarken de oldukça rahattım. Leyal'a içip içmeyeceğimi tamamen nezaketten sormuştum ama hiçbir şey istemediğini söylemişti. Sanırım korkuyordu. Ben bu duyguyu uzun zamandır kendim için hissetmiyorum.

Buzluktan buzları çıkartıp bardağın içine doldururken tüm kafamın içi birbirine girmiş haldeydi. Benim yarattıklarım bana karşı geliyordu. Durmadan konuşuyordu zihnimin içinde birileri. Bunun önünü alamıyordum, bazen uykularımdan uyandırıyordu beni. Gecenin dördünde bir tavanı izlemedim belki, ama birilerinin sürekli konuşması tavanın dile gelmesinden daha çok acı verdi. Susturmak istiyordum. Gözlerimi kapatmak ve uykuya dalmak istiyordum ama olmuyordu. Ağlamayan ben, ağladım hatta geceleri. Acımdan beslendi zihnimin içindeki. Sonra anladım bir kez daha düşmanımın acımdan beslendiğini. Gömdüm içime kanayan yaralarımı, sırf o daha da güçlenmesin diye. Ve bu beni daha çok yaraladı.

Yaralanan ceylan kaçacak delik alar.

Sırtlanın ise kaçacak yeri bellidir.

Ellerimi tezgaha koyup derin bir nefes almaya çalıştım. Yine aynısı oluyordu. Yine istemediğim şeyleri düşünmeye zorlanıyordum. Öfke nöbeti yakındı, hissediyordum. Bu yüzden elime tezgahın üzerinde duran büyük bardağı aldım ve kahvemden bir yudum alarak kendimi sakin tutmaya zorladım. Mutfaktan çıkarken de, Leyal'ın karşısındaki koltuğa otururken de.

Leyal stresliydi. Durmadan elleriyle oynuyor, etrafı inceliyor ya da dizini titretiyordu. Onu anlıyordum ve insanları anlamak en nefret ettiğim şeylerden ikincisiydi. Birincisi Kevser. "Ee?" dedim arkama yaslanırken. Kaşlarımı havalandırdım. "Nasılsın?"

Leyal'in mavi gözleri kahverengi gözlerimde durdu. "Vera." dedi stresli bir sesle. Soğuk soğuk terliyordu. "Beni neden buraya çağırdın?"

"Yeterince açık değil mi?" diye sordum başımı omzuma doğru yatırarak. "Baban seni bulmak üzere."

İnsanları oyalamayı sevmem çünkü zaman benim için değerlidir.

Tahminlerimde yine haklı çıktım. Leyal baba kelimesini duyduğu an olduğu yerde titredi. Kollarını birbirine sararken oturduğu koltuğa daha çok sindi. "Sen bunu nasıl biliyorsun?" diye sordu tereddütle. Bilmek istemediği bir soruyu soruyordu ama ben cevaplayacaktım. "Çünkü Keles'desin." dedim kısık bir sesle. "Bu şehire atılan adımın kime ait olduğunu ilk ben anlarım."

Leyal'in bakışlarındaki korku değişmedi. Babasının beni para karşılığında tuttuğunu düşünüyordu muhtemelen. "Her evine çağırana gider misin?" diye sordum bu defa da. "Gitme bundan sonra." Söylediğim her şey onu daha da panikleştiriyordu. "Tabi ölmek istiyorsan orasını bilemem."

KIYAMET SENFONİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin