8. DOKUNULMAZLIKTanrı'dan göz göre göre kabul etmeyeceği isteklerde bulunursan, sana aptal gözüyle bakar ve sözde kaderini bununla belirler.
Zekaya önem veririm ve aptal insanlarla da konuşmam. Konuşmak zorunda kaldığım tek aptal insan Leyal, o da mecburluktan. Bana göre babasıyla bile baş edemeyen bir kız çocuğu bu hayatta hiçbir şeyi başaramaz. Çünkü bir kızın verdiği ilk savaş aile içinde olur. Tanıdığın insanlarla mücadelen başarısızsa, tanımadığın insanlara karşı şansın yoktur.
Benim dilim sivridir, bunu o kıza da söyleyebilirim ama boşa olacağını biliyorum. Birinin gölgesinde sığıntı hayatı yaşamak. Birinden kaçarken başka birine muhtaç olmak... şimdi, arkasına sakladığın o koca dağ yıkıldı. Sen ise altında kaldın. Ne yapacaksın o enkazın altında? Kalacak mısın bir başına?
Kendine olmayan güvenini bir başkasının üzerinden inşa edersen, o kişi gittiğinde enkaza dönersin.
Amcası gitti, şimdi ise tek güvencesi benim. Bu dünyadaki en güvenilmeyecek insana güvenerek bir hata daha yaptı.
Berid, bal sarısı gözlerini şaşkınlık kaplarken ince dudakları düz bir çizgi halindeydi. "Kimi vuracaksın?" diye sordu düz bir sesle ifadesini korumayı başararak.
Bakışlarım fazla mı boştu şu sıralar? Yoksa kimse bana kayde değer bir soru mu sormuyordu? "Seni vuracak olsaydım silahı senden istemezdim, korkma." Nefesimi verdim, soğuk ciğerlerime işliyordu. Berid'in gözleri açık kollarımda gezindi. Altımdaki eşofmana kaydı. "Böyle giderse beni vuramadan hastalıktan öleceksin." dedi tok bir sesle.
"Üşümüyorum," dediğimde dişlerim soğuktan birbirine çarpıyordu. Dudaklarını gülmemek için birbirine bastırdığında ince olan dudakları tamamen kayboldu. Üzerindeki siyah ceketi çıkarttığında bana doğru uzattığı ceket aramızda sallandı. "Al bunu."
Gözlerim cekete ilişti. Onun üzerinde kalın kazak olmasına rağmen kalın da ceket giymişti, saçlarını koruyan şapkasından bahsetmiyorum bile. "Soğuktan korkan bir adamın gecenin bir saatinde bir kadının evini gözetliyor olması fazla trajedi." alayla kaşlarım havalandığında o eğlenmiyordu. "Üşümekten korkan bir adamın burada ne işi var?"
"Aptal değilim," dedi düz bir sesle. "Bana zarar verecek şeylerle ruhumu beslemiyorum."
Öyle mi? Buradan bakınca tam bir aptala benziyorsun.
"Kafanın içi bomboş," aşağılayıcı gözlerle ona baktığımda "kaybol," dedim. "Seni bir daha buralarda görmeyeyim."
Alayla dudağının kenarı kıvrıldı. "Bak sen, beni tehdit mi ediyorsun?"
"Anlama sorunların yoksa tehdit ettiğimi tekte anlardın." iki elimi açarak "Keles'desin," dediğimde sesim baskındı. "Burası senin çalıştığın adamın şehri değil. Burası sizin büyük şehirleriniz de değil. Burada adamın götünden kanı ilk ben alırım." ellerimi indirdiğimde düşman gözlerle bana baktı. "Kevser gibi bir belayla uğraşmaktan daha kötü ne vardır biliyor musun? Benim gibi bir belayla uğraşmak. Canımı sıkarsan sonuçlarına katlanırsın."
Üzerime eğilerek "kadın başına ne yapabilirsin?" diye sorduğunda güldü. Söylediği komikmiş gibi.
Zeki adamlar, karşısındaki kadını küçümsememesi gerektiğini bilir.
"Saatler önce boğazına yasladığım bıçak varya," yüzümü yüzüne yakınlaştırdım. "Bu defa yaslamak yerine deşerim."
İkimizde son derece ciddiydik, saniyeler sonra bir şey demeden geri çekilen ise o oldu. Hiçbir şey söylemeden bana arkasını dönüp sokakta yürümeye başladığında arkasından gittiği yeri izledim. Sağa dönüp gözden kaybolduğunda kafamı gökyüzüne kaldırdım ve camdan bizi izleyen Leyal'i gördüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/365436061-288-k31712.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYAMET SENFONİSİ
Teen Fiction❝Dünya tilkilere dolandırıcı ve güvenilmez gözüyle bakar. Ve günün birinde gururlu bir tilki; geri dönmemek için kürkçü dükkanını yakar.❞