12.Bölüm:Sırt Sırta Ama Kapıyla

66 11 0
                                    

Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayınız.

Çarşamba günü görüşürüz, yarın da Uyanan Öfke'nin 2.bölümünde tekrar görüşelim.

Instagram:reminduagain.


Hiç konuşmamakta başta o kadar zorlanmıştım ki bir yerde patlayacak gibi hissetmiştim. Sonra sonra odada kendi kendime birkaç kelimeyi yüksek sesle söylemeye başlamıştım ki arada bir konuşmam gerektiğini fark edeyim diyeydi. Birkaç kere Funda ile telefonda konuşmuştuk, iş bulabildiğini anlatmıştı. Sevinmiştim onun adına. Bir inşaat firmasına girmişti Kocaeli'nde. Çalışıyordu. Benim hala çalışmaya başlamadığımdan konuşmuştuk ama olanların hiçbirini anlatmamıştım.

Birkaç kere Dolunay'a ulaşmaya çalışmıştım. Mesajlar atmıştım ama hiçbir dönüş alamamıştım. Pusat'a sormuştum o zaman. O da bana babasının Dolunay'a yaptıklarından bahsetmiş, ulaşmamın imkânsız olduğunu söylemişti.

Hilal ve Dolunay aynı evde büyümüş iki kuzenlerdi ve birbirlerini deli gibi kıskanıyorlardı.  Hilal hiç haber vermeden Umut'la evlenmişti. Bu durumda artık soyadı Saylan olmayan Hilal, baba Saylan için önemsizleşmişti ve Dolunay'ı eve kapatmıştı babası.

Baba Saylan. Pusat öyle diyordu ona. Adamın adını bilmiyordum. Ama bir şekilde Dolunay'a ya eve geleceksin ve doğuracaksın ya da Pusat'la beraber olmaya devam edeceksin ve çocuk doğduğunda o çocuğu senden alacağım demişti ve bu şekilde ayrılmıştı Pusat ve Dolunay.

Talya'ya da mesajlar atmıştım. Ondan da dönüş alamamıştım. Onu Duha'ya sormuştum ama Duha bana kısa bir mesajla sonra anlatacağını söylemiş, sonra da hiç anlatmamıştı. Onu da Pusat'tan öğrenmiştim.

Talya uyandığında ve hastaneden çıkabildiğinde anne ve babası onu bir gece vakti, Duha'nın olmadığı bir anda götürmüşlerdi ve Duha haftalardır Talya'yı bulmaya çalışıyordu. Ayrıca da Talya'nın uyandığı an hiçbir şey hatırlamadığından bahsetmişti Pusat.

Yani Talya hafızasını kaybetmişti.

Ciddi anlamda bütün bu örgütten ve diğer şeylerden hiçbir şey anlamıyordum ama hepsinin ailesinin de garip olduğunu çok iyi anlamıştım. Sanki aileleri özellikle çocuklarının mutluluklarına karşıydılar. Bir şekilde yan yana durabilecek ve mutlu olabilecek insanları özellikle ayırıyorlar ve herkesin hayatını cehenneme çeviriyorlardı.

Bütün bu haftalar içinde annemlerden birkaç mesaj daha gelmişti. Bir ara babam bana uzun uzun mesajlar atmış, en başta her şeyin nasıl gerçekleştiğini anlatmıştı. Cevap vermesem de okumuştum.

Bedir benden beş yaş büyüktü. Yani bu onu şu an 28 yaşında yapıyordu. Adrian ise benden on altı yaş büyüktü. Ben doğduğumda daha on altı yaşında bir çocuktu. Ve on yedi yaşına geldiğinde biyolojik ailemizi öldürmüştü.

Bunu yemeklerine zehir katıp yapmıştı. Sonra da haftalar öncesinden konuştuğu anne ve babama tarih vermiş, sonraki gün beni onlara götürmek için İspanya'dan kalkıp beni ve Bedir'i Türkiye'ye getirmişti.

En başta biyolojik ailemizi neden öldürdüğünü bilmiyordu babam. O zamanlar yeni evlenmişlerdi annemle ve benden hemen önce annemin yaşadığı, bir düşükle sonlanan hamilelikten sonra vücudu bir hamileliği daha kaldıramayacağından evlat edinmeyi uygun görmüşlerdi.

Adrian büyük bir adamdı. Şu an öyleydi ama on yedi yaşındayken de büyük fikirleri olan biriydi. Duymuştu. Bir şekilde sırada bekleyen benim aileme ve Bedir'in ailesine ulaşmıştı. Onlara söylemişti. Anne ve babam bir kız çocuk için heyecanlanmışlardı. Anlaşma sağlanmıştı.

DURGUN DUYGULARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin