Düğün-Bölüm 2

218 14 2
                                    

Gece çok zor uyumuştum. En fazla 4 saat uyumuşumdur. Bütün gece ağlayıp nedenini sorguladım. İstemedim evlenmeyi. Hala babamın sözleri yankılsnıyordu beynimde.

Sonrasında Fatih babam uyuyup uyumadığkmı kontrol etmek için odama geldi. Uyumadığımı görünce geldi ve yanıma uzandı. Kolunu uzattı. Başımı göğsüne yasladığımda bana sıkı sıkı sarıldı ve saçlarımı öptü. Ağlamaya başladı.

"Hey. Neden ağlıyorsun baba?"

"Ben bunu istemedim. Yemin ederim karşı çıkmayı denedim fakat başaramadım. Ben gitmeni istemiyorum oğlum. Seni bırakmak istemiyorum!"

Ağlayarak konuşuyordu. Dolu gözlerim ve ağlamaklı sesim ile sakinleştirmeye çalıştım onu.

"Babacım. Sürekli sizi ziyarete gelirim. Siz gelirsiniz. Buluşuruz, alışverişe çıkarız yine, her gün görüntülü konuşuruz. Üzülme lütfen."

Biraz sakinleşmişti. Ağlamaklı sesi ile cevap verdi.

"Pekala. Yarın dinç ve mükemmel olmalısın. Gerçi her halinle mükemmelsin de... Neyse hadi. Uyu bakalım."

Babamın göğsünde uyuduğum son geceydi bu. Bu evde, kendi odamda, kendi yatağımdaki son gecemdi. Babama sıkı sıkı sarılıp uyudum...

-Sabah-

Sabah 6'da uyandım. Babam yanımda değildi. İçerden mis gibi kokular geliyordu. Yataktan kalktım. Odamdaki banyoma girdim. Rutin işlerimi halledip elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa yöneldim. Mutfaktan gelen harika kokuladın kaynağı belli olmuştu. Babam krep yapıyordu.

Çayları koyup masaya oturmamı söyledi. Ben de dediği gibi çayları koyup masaya oturdum. Dolaptan çikolata aldım ve önümdeki krep lerden birine sürdüm. Evet. Tıpkı küçük bir çocuk gibi krepe hala çikolata sürüyordum.

Son mutlu yemeğimizi yedikten sonra masanın toplanmasına katkı sağladım ve odama çıktım. Kısa bir duşun ardından havlumu sadece belime sardığım sırada kapı çaldı. Babamlar bakmam için seslendiğinde gittim ve kapıyı açtım.

Karşımda duran Savaş'ı görünce şaşkınlıktan ve utançtan yerin dibine girmiştim adeta. Kapıda o bana, ben ise yere bakarken çaktırmadan yüzüne baktım. Daha mavi kot pantolon ve düz siyah bir tişört vardı üstünde. Hazırlanmamıştı. Gerçi daha saat 7'ydi ve düğün 11 de başlayacaktı.

Ona baktığımda baştan aşağı beni süzdüğünü gördüm. Belime sardığım havluda bir süre takılı kaldıktan sonra sonunda yüzüme baktı.

"Bana bak bebeğim."

Başımı kaldırdım ve gözlerine baktım. Kıp kırmızı olduğuma emindim. Yer yarılsa da içine girsem diye dua etmeye başlamıştım çoktan.

"Utanınca daha bir tatlı oluyorsun."

Dudakları kıvrıldı.

"Oğlum. Niye kapıda dikiliyorsunuz? İçeri alsana çocuğu!"

Diye kızdı Onur babam. Evimizde Fatih babam anne, Onur babam da baba rolünü üstlenmişti adeta.

Babamın ne dediğini anlayınca hızla bir adım geri çekildim ve başımı yere eğdim.

"Buyur. İçeri geç."

Teşekkür edip babam ile el sıkıştıktan sonra elindeki poşeti bana uzattı.

Elindeki poşeti aldım ve anlamaz bir ifade ile yüzüne baktım.

"Onur babamla senin için seçtiğimiz takım. Sana çok yakışacağına eminim. Hadi giyin gel. Daha kuaföre gideceğiz."

ZORAKİ(bxb) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin