4. KIRILAN KALBİN EĞRİLEN OMURGASI

527 48 175
                                    

Selam ballar!

Yeni bölüm sizlerle. Umarım beğenebileceğiniz bir bölüm olur. Oy vermeyi ve -oy sınırı 60, yorum 150- düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın.

İyi okumalar dilerim!

"Zamanın mesafeleri doğurduğu bu yerde,Tanrıdan bizim için dilek diledim. İmkansızlıklara meydan okuyacak kadar cesur ama zamanın yarattığı mesafeleri aşamayacak kadar korkak bir adamdım ben.

Zaman mesafeleri doğurur Sevgilim, seninle benim arama aşılmayacak mesafeler girdi."

Gecenin ardına sığındığım çok gün olmuştu. Bir kere değil, birkaç kere. Sonuçları günün doğuşuyla birlikte ezmişti her seferinde, kırılan kalbimi. Zaman ilk kaybettiğimde durmuştu benim için. O günden beri hayatsızca aynı acıları çekerek yaşamaya devam ediyordum. Ve daha ağır.

Hayalimde canlandırdığım evrene kan sıçradığında, tuttuğum bütün eller kanamıştı. İlk defa ve sonsuza dek yalnız kalmıştım o günden sonra.

Bir daha hayal kurmak yok demiştim ve bir daha o duyguları hissedememiştim hiç. Birine güvenmenin nasıl bir his olduğunu ya da birine nasıl güvenildiğini bilemeyecek kadar geride kalmıştım. İlk güvenimi Annem kırmıştı. Bir daha kimseye güvenemeyeceğimi, Annem tarafından öğrenmiştim. Sonra onun.

Şimdi onun ruhsuz duruşuna bakıyor ve kendi içimde çıkan tartışmada galip gelmeye çalışan yanımı haklamak istiyordum. Ona güveniyor muydum ya da ona karşı duyduğum bu his, güven duygusu muydu?

Gözümün önünde, Songur'u silahla, sağ gözünden vurmuştu. Oradan beni çıkardığında, tek bir kelime dahi etmemişti. İhtiyacımız olanı almış olsa da, arkamızda bir iz bırakmıştık. Onu gözünden yaralamıştı ve buna şahit olmuştum.

Sonunda atmosferdeki bu sessizlik canını sıkmış gibi dudaklarını araladı. "Konuşmayacak mısın?"

Ne dememi bekliyordu? Eline silah alıp, hiç korkmadan ve ikinci kez bile düşünmeye gerek duymadan vurmuştu adamı. "Ne dememi istersin?"

Burnundan sert bir nefes verdiğini işittiğimde göz devirerek yolu izlemeye devam ettim. "Soru sormayacak mısın Kandem?"

Topuklu ayakkabıları ayağımdan çıkartıp, dizlerimi kendime çektim ve acıyan ayaklarımı ovuşturarak konuştum. "Dürüstçe cevaplayacak mısın?" soruma bir cevap vermedi. Tam da düşündüğüm gibi dedim içimden.

Arabaya bindiğimizde saçımdaki peruğu çıkartıp atmıştım ve saç köklerimi acıtan topuzu çözerek rahatlığa kavuşturmuştum saçlarımı. "Bundan sonra ne olur sence?"

Kasabada devam eden fırtınayı izlerken içimde anlam veremediğim bir huzur oluştu. Onun yanındayken hem de. Sallanan ağaçlara eşlik eden, dallarından düşen karlardı. Kar ara ara yağmaya devam ediyor ve uzun bir süre de gideceğe benzemiyordu hiç. "Gelecek hakkında mı düşünüyorsun?" sorusu rafa kaldırdığım geçmiş bir anı tam önüme koyduğunda, kalbim eziliyormuş gibi hissettim.

Beni bırakıp gittiğin gün, ne değişti sanıyorsun sen?

"Bu soruyu çok kolay soruyorsun." dedim fısıltıyı andıran bir sesle. Çenemi dizime yaslamış ve camdan geçtiğimiz yerleri izliyordum. "Zorlanmam mı gerekirdi?"

KANLI SAYFALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin