Rin, tanıdık sesi duymasıyla afalladı. Slytherin öğrencilerinin tepkileri, aşağı yukarı aynıydı. Dehşete düşmüş görünüyorlardı. Rin, kendisi üzerindeki bakışların farkındaydı. O adamın müdür olması- Rezaletten başka bir şey değildi.
"Ben Rigel Malfoy. Abilerim tarafından Hogwarts'a müdürlük yapmamda karar kılındı. Azkaban'da 4 sene geçirmem, sizi kaygılandırmasın. Bu süre zarfında safkan tutkumdan ve büyücülerin üstünlüğünü savunduğum fikirlerimden asla vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğim de."
Rin, kafasını elleri arasına alır. Abisini keşke daha önce dinleseydi diye düşünüyordu. En azından arkadaşlarıyla bunu tartışabilir, ona göre bir tepki verebilirdi. Malfoy'larla pek yakın olan ailesinden bile bu haberi almamıştı, iyi bir dedikodu malzemesi olacaktı şimdi de.
"-Sihir Bakanlığı'nın öncülüğünde, okulumuzda yapılacak bir sürü denetim bekliyor sizi. Yerinizde olsaydım, safkan olduğumun kanıtlarını toparlamaya başlardım şimdiden. Eh. Eğer değilseniz, bu okulda okumak için yeriniz yok demektir. Zavallı Muggle soylular, asla safkanlar kadar iyi olamayacaklardır; bunu aklınıza kazıyın. Afiyet olsun."
Salondaki gürültü, 20'lerinin sonlarındaki müdürün konuşmasını bitirmesi ile katlanır. Rin'in kafası bulanıktı. Rigel'ı baştan aşağı süzdü.
İki ağabeyi ile tıpatıp benziyordu. Sarı saç, mavi göz, yapılı vücut... Malfoy klasiklerindendi artık. Ama sadece sayılı büyücülerin fark edebileceği üzere; Rigel, çökmüştü. Yüzünde duygu barınmıyordu.
Rin onun gençliğini hatırlıyordu, gözlerindeki alaylı parıltı bile kaybolmuştu. Kukla olarak masada oturduğuna emindi, Rin.
"Rin? Rin? Bu herif dalga mı geçiyor- Uzun zamandır bu kadar ırkçı bir müdür gelmemiştir okula..."
"Ben de inanamıyorum, Eita. Ama büyük bir tehlike altında olduğumuz kesin."
"O niyeymiş, Rin? Adam melezleri ayıklayacağım dedi besbelli. İşimize gelir işte."
"İşimize geleceğinden fazla eksisi olacak, Tabito. Tüm melezlerden ekstra olarak kötü muammelesi göreceğiz. Rigel'ın yaptığı her şey bizim üstümüze kalacak."
"Rigel'i siktir edin. Kukladan başka bir şey değildir zaten. Grindelwald işin içindeyse sıçtık demektir."
"Aiku- Sen ne ara geldin?"
"Size seslendim ama ciddi ciddi bir şeyler konuşuyordunuz. Ben de geleyim dedim."
"Grindelwald, sandığımız kadar İngiltere ile ilgilenmiyor. Onun aklı Amerika'da. O kadar da endişelenmemize gerek olduğunu düşünmüyorum."
Rin'in dediği üzerine kısa bir sessizlik olur. Bu tür işlerle en yakın olanı oydu, onun görüşleri daha önemliydi.
"Hey? Rigel, Sae'yle mi konuşuyor?"
"Sikeyim. Lütfen karıştırıyorum de."
"Yoo. Diklemesine kızıl saç, seninle aynı gözler. Rin. Bence abini kontrol etmelisin."
"İmkanı bile yok. O deliyle yüz yüze gelmem ben."
"Buraya bakıyorlar."
"Kesin sesinizi de önüze dönün o zaman."
Rin, arkadaşları önlerine döner dönmez kafasını kaldırır ve abisine bakar. Gayet soğukkanlı duruyordu. Rigel, ona hararetle bir şeyler anlatıyordu. Sae kısaca cevap verdi ve ikisi de Rin'e baktı.
Rin, Rigel'ın dik bakışlarından hiç hoşlanmamıştı.
Kafasını hızlıca çevirdi ve kendisine bakan Isagi Yoichi ile göz göze geldi. Yoichi, kaygılı duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bloody halfblood! rinsagi,
FanfictionBlue Lock in Hogwarts Gellert Grindelwald'ın yükselişi zamanında, Hogwarts'ta melezlere yapılan ırkçılık; hat safaya ulaşmıştır. Isagi Yoichi gibi birçok melez, bu nefretin hedefi olurken bu nefret; safkan Itoshi Rin'in hiç hoşuna gitmez.