Itoshi Rin, gece boyu uyuyamadı. Daha birkaç saat önce nefretini döktüğü ve düşmanı saydığı Isagi Yoichi'nin gözlerinin aklından çıkmaması, ona ağır geliyordu.
Karasu'nun mu yoksa Otoya'nın mı horladığından emin değildi ama, odada yoğun bir ses vardı.
Kafasından Isagi'yi çıkarmak istedi, bunun için de en mantıklı yol uykuydu. İki arkadaşının yataklarını da gezdi ve ikisinin de horladığını anladı. Yastık ile ilk önce Otoya'nın, sonra da Karasu'nun yüzünü kapattı.
"Gerizekalı... Ödüm koptu. Rüyamda Aiku boğmaya çalışıyordu..."
"Senin iyiymiş yine. Eski flörtüm lanetledi beni."
"Kesin sesinizi. Uyuyamadım zaten."
Rin'in gergin tavrı, iki arkadaşını da meraklandırmıştı. Tamam, uyuyamadığında iyi bir ruh halinde olmayabilirdi ama... Normalden biraz farklı mıydı ki?
Karasu ve Otoya, birbirlerine bakarlar. Rin, onlara bağırmak üzereydi ki kafalarını yastıklarına geri gömdüler.
Birkaç dakika sonra, iki farklı yataktan tekrardan yükselen horlama sesleriyle; Rin, söverek yatağında dönmeye başlar.
Anlaşılan bu gece ona uyku yoktu. Sabahki Gryffindor ile ortak olan iksir dersini kafasından atmaya çalıştı. Her ne kadar iksirler, onun uzmanlık alanı olsa da uykusuz olunca sinirinden hiçbir şey yapamıyordu.
Düşüncelerinden kaçışı olmadığını anlaması uzun sürmedi. Sırtüstü yattığı yatakta tavanı izleyerek zihnini serbest bıraktı.
Hogwarts'a ilk geldiği günden beri o parlak mavi gözlere sahip çocuğu sevmiyordu. Arkadaş seçimleri, dersleri, çevresindeki cadılar... Hepsi rezaletti.
Ama, Rin'in inkar edemeyeceği bir popülariteye sahipti.
Gryffindor Quidditch takımında kovalayıcı, babası zengin ve ünlü bir süpürge tasarımcısı, annesi dergi yazarı, arkadaşlarına sadık, olumlayıcı, neşeli, korkusuz, özgüveni yüksek, ortalama boylu, normal bir sporcunun vücuduna sahip, yüzü fena değil, saçları yumuşak görünüyor, gözleri ise- Büyüleyici.
Rin'in aklına kazınmış olan Isagi Yoichi tam olarak buydu. Rin, insanların neden onu sevdiğini şimdi daha iyi anlayabiliyordu.
Onun Isagi'ye karşı duyguları, pek de düzenli sayılmazdı aslında.
Hogwarts'ın ilk günü, onun gözlerindeki pırıltıyı kıskanmıştı. Cidden. Bir büyücü nasıl bu kadar mutlu olabilirdi, hala anlam veremiyordu.
İlerleyen senelerde ona olan kıskançlığı, boktan atkadaşları nedeniyle tiksinmeye; daha sonra da nefrete dönüştü.
Fakat, Rin'in atladığı bir şey vardı.
O bir melezdi.
Rin'in; ailesinden ve çevresinden, melezler ve Muggle soylular hakkında duydukları hoşuna gitmezdi.
Buna rağmen hala ona olan nefretini sürdürebilir miydi?
İksir dersinde el becerisi sıfır olmasına rağmen Rin için malzemeleri hazır eden, düşmanlarına bile gülümseyen, kavganın ortasında bile çekici duran Isagi Yoichi'yi nasıl görmezden gelebilirdi?
Rin, düşündüklerinin farkına vardı.
İyice delirmişti.
----
"UYANSANA LAN!"
Rin, kafasından aşağı dökülen soğuk suyla sıçrayarak uyandı. Karasu ve Otoya, yanı başında dikiliyorlardı. Karasu'nun asası elindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bloody halfblood! rinsagi,
FanfictionBlue Lock in Hogwarts Gellert Grindelwald'ın yükselişi zamanında, Hogwarts'ta melezlere yapılan ırkçılık; hat safaya ulaşmıştır. Isagi Yoichi gibi birçok melez, bu nefretin hedefi olurken bu nefret; safkan Itoshi Rin'in hiç hoşuna gitmez.