Isagi, akşam yemeğinde gergindi. Ne akla suçu üstlenmişti bilmiyordu. Arkadaşları dakikalarca ona kızınca açıklama bile yapamamıştı. Ne deseydi? Hoşlandığım beyi cezaya bıraktıramazdım falan mı?
Isagi, bunu söyleyecekti aslında. Hakikat buydu çünkü. Ama hayır, arkadaşları bunu uzun bir süre dalga malzemesi olarak kullanırdı. Bu yüzden de vazgeçmişti.
Rin'i beğendiğine emindi, ama ne kadar güvendiğini bilmiyordu. Kendisini hiçbir zaman direkt olarak aşağılamamıştı.
Belki de Isagi'nin gönlünü çalan, bu özelliğiydi. Onun arkadaşlarıyla kendi arkadaşları sürekli atışır, olay çıkarırlardı ama- Birbirlerine hiç ters davranmamışlardı.
Dünki kavgada Rin'in panikle Isagi'ye attığı yumruk hariç elbette. Isagi, Rin'in gözlerinden bunu yapmayı, kendisinin bile beklemediğini anlayabilmişti zaten. Çok da dert etmemişti yani.
Isagi, adım adım iksir sınıfına yürürken de bunları düşünüyordu. Rin'le baş başa uzun bir süre kalmak zorundaydı, bu da onu iyice germişti.
İksir sınıfına vardığında asasını, Mr. Parkinson'un önceden belirlediği kutuya bıraktı. Kutu, asayı algılayınca yeşil bir ışık yaktı ve Isagi temizliğe başladı.
Kaç senedir tozları alınmıyordu ki bu rafların? Ayrıca kazanların dibi delinmek üzereydi. Koskoca Hogwarts'ın kazan alacak parası mı kalmamıştı?
Isagi, düşüncelere dalmış şarkı mırıldanırken kapıdan giren Slytherin'i fark etmedi.
Rin, en az Isagi kadar gergindi. Neden kendi suçunu üstlendiğina anlam veremediği Isagi, erkenden temizliğe başlamıştı bir de.
"Erken gelmişsin."
Isagi, duymayı beklediği sesle arkasını döndü. Rin... O güvenilebilir biri miydi? Isagi'nin yakınlığından faydalanıp sonra da onun kan statüsüyle dalga mı geçecekti? Onu umursamayıp arkadaşlarıyla arkasından mı gülecekti?
"Hey?"
"Ah- Dalmışım, üzgünüm... Geceye işimiz uzamasın diye erkenden geldim."
"Cezaya kalmana gerek bile yoktu. Neden geldin ki?"
Isagi'ni beklediği soru, Rin'in ağzından tereddütle çıkar.
"Dikkatini dağıtmış olabileceğimi düşünmüştüm."
"Yine de üstlenmene gerek yoktu. İksiri ben yapıyordum, benim sorumluluğum altındaydı. Bunu yapman gereksizdi."
Isagi, Rin'in inadına karşın iç çekti.
"Üstlenmek istedim ve yaptım. Ama istemiyorsan gidebilirim."
Rin, boş boş Isagi'nin yüzüne baktı. Isagi bunu tahmin ediyordu zaten. Ben olsam, ben de beni istemezdim diye düşündü ve kapıya yöneldi.
Kapıdan çıkmadan önce duraksadı. Rin'den bir söz duymayı bekledi. Asasını alırken ona son bir kez baktı ve kapıyı kapatıp derslikten ayrıldı.
"O gözleri de ne neydi öyle- Hayal kırıklığı mı?"
Rin, tek başına odada kalınca şaşkınlığı üzerinden atamadan kendi kendine konuşmaya başladı.
Kazanları parlatırken, rafları silerken, eski şişeleri atarken hala hayıflanıyordu. Çenesi yerinde durmuyordu ki! Çocuğu bile kaçırmıştı yanından.
Rin, temizliği ne kadar uğraşsa da gece yarısına kadar ancak bitirebildi. Yorgun argın zindanlara dönerken de gözünün önünde Isagi vardı. Gözlerini unutamıyordu-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bloody halfblood! rinsagi,
FanfictionBlue Lock in Hogwarts Gellert Grindelwald'ın yükselişi zamanında, Hogwarts'ta melezlere yapılan ırkçılık; hat safaya ulaşmıştır. Isagi Yoichi gibi birçok melez, bu nefretin hedefi olurken bu nefret; safkan Itoshi Rin'in hiç hoşuna gitmez.