nothing's fair in love and war

19 4 3
                                    

Yurdun giriş saatine son bir dakika kala nefes nefese kalmış ve koşmaktan yüzü kızarmış bir şekilde yurdun bahçesine girmeyi başaran Margaret , her ne kadar geç kalma ihtimaline karşı izin yazdırmış olsa da yurtta da izin sayısı sınırlı olduğundan elinden geldiği kadar , hatta tabiri caizse arkasından atlı kovalıyor gibi koşmuştu ringten indikten sonra. 

İlk işi nöbetçi memura gidip yazdırdığı izni bozdurmak oldu çünkü bilmeyenler için anlatalım yurtta olduğunuz halde izinli gözükürseniz ya izininizi bozdurmanız gerekir ya da geceyi dışarda geçirmeniz. 

Her ne kadar Nathaniel ile daha fazla zaman geçirmek istese de sonuçta o da bir arkadaşının evinde kalacaktı ve öyle bir durumda tanımadığı birinin evinde kalamazdı , o yüzden o anlık en iyi seçeneği yurda geri dönmek olmuştu. 

Nöbetçi memurdaki işini hallettikten sonra odasına vardığında kızların , oda arkadaşlarının , sandalyelerini çekip birbirleriyle koyu bir sohbete daldıklarını gördü. Bazı geceler böyle konuştukları olurdu. Normalde de konuşurlardı ama bu geceki gibi ''derin'' geçmezdi hepsi.

Margaret odaya girdiğinde yüzü hâlâ cayır cayır yanıyordu , birazı koşmaktan olsa da yüzünün kırmızılığının asıl sebebi daha bir - iki saat önce yaşadığı olaylar olduğu su götürmez bir gerçekti.

''Beyaz tenli olmanın bir dezavantajı daha.'' diye düşündü yüzünün kızarıklığı geçmeyen genç kız.

Odaya ilk girdiğinde arkadaşlarının aynı anda ''Noldu ? İyi misin ?'' gibi soru yağmuruna tutması doğaldı tabi ki. 

''Anlaşılan bize anlatman gereken çok şey var Margaret'' diye seslendi Yosano , tam kendisi yurda girerken Margaret'ın çıktığını görmüş ve tam o anda bir söz verdirmişti ona. 

''Tamam, tamam her şeyi anlatacağım ama önce biraz soluklanmama izin ver'' diye yanıtladı Margaret yüzüne su çarparken. 

En sonunda kızların yanına o da kendi sandalyesini çekti ve konuşmaya başladı :

''Eeee, siz ne konuşuyordunuz bakalım ben yokken ? ''

''Yosano tam da bize şu matematikçi çocukla neden konuşmayı kestiğini anlatacaktı , neydi adı unuttum.'' dedi Higuchi

''Kunikidayla mı ?'' diye sorarcasına Yosano'nun suratına baktı Margaret.

''O kadar da büyütülecek bir şey değildi zaten. Sadece date'e çıkmıştık ki bunu size anlatmıştım zaten.''

''Ama onunla konuşmayı keseli neredeyse bir hafta olduğunu daha şimdi söyledin! Duygularını gerçekten çok iyi saklıyorsun'' diye ekledi Lucy ,biraz sitemli biraz da arkadaşı için endişelenmiş bir şekilde.

''Bir şey hissetmedim. Asla sonuçları hissetmem, sızlamaya başlayıncaya kadar.'' diye karşılık verdi mor saçlı kız. 

''Yosano, gerçekten başka bir şey olmadığına emin misin? Eğer anlatmak istersen şuan tam zamanı.'' diye destekledi Margaret. Arkadaşına destek vermeye çalışıyordu elinden geldiği kadar.

''Başka bir şey olmadı ama sanırım fazla beklentiye girmişim. Başta dediğim gibi her şey güzel gidiyordu ama sonra bazı şeylere çok kafayı taktığını fark ettim ama sanki takıntı derecesinde. Fazla kasıyor gibi geldi bilmem anlatabiliyor muyum?''

Diğerleri Yosano'nun lafını bölmeden pür dikkat onu dinliyorlardı. Yosano da anlatmaya devam etti. 

''Size ilk kez buluşmaya çıkacağımız zaman bir arkadaşımın olayı anlayıp bizi başbaşa bıraktı demiştim ya hani , sınıfta dersin başlamasını beklerken Kunikidayla yan yana oturuyorduk. Hazırlık sınıflarında tekli sıralar var zaten her neyse. O arkadaşımın bir işi çıktı ve kız sınıftan çıkar çıkmaz Kunikida

street lamp | hawmitch Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin