Y"ılların ahı ver üzerimde ne etsem silinmeyen
Yollar var yüreğimde yürüdükçe bitmeyen..."
Barut Reis'den...
Biliyordum!Lanet olsun ki Deva'nın bir şey yapacağını biliyordum. Tek nefeslik bir mola bile olsa bunu kabul etmeyeceğini, sekiz yıldır biriktirdiği kini bir kere için bile silmeyeceğini biliyordum. Bile bile aldım kollarıma ben Deva'yı. Alırken durdururum sandım. Durmadı. Gözlerime baka baka cümlelerini çekinmeden yüzüme vura vura gitti. Gözlerimin içine baka baka sekiz yıldır çektiğimiz acıyı hiç etti.
"Abi artık omzuna bakmamız lazım." Loya yanımda konuşuyordu. Konuşuyordu ama boşa konuşuyordu onu duyan yoktu ki şu anda. Ne omzum ne de omzuma ne olacağı umurumda değildi.
"Barut, Loya haklı. Üç gündür açık o dikişler. Kan kaybını falan da geçtim enfeksiyon kapacaksın!" Didem konuşuyordu. O da boşa konuşuyordu ama farkında değildi. Umursamadan baktım önünde durduğum pencereden. Yanıma geldi Loya. "Abi?" Dedi ağlamaktan sesi kısılmış bir halde. Yandan bir şekilde baktım Loya'ya.
"Deva'nın açtığı yarayı başkası kapamayacak." Sesim netti ve beni daha fazla bu konuda üstelemelerini istemiyordum özellikle de bize yaşam olan bu Dünya o dünyanın var olduğu evren bile bana dar gelirken daha fazla üzerime gelmelerini istemiyordum!
Masum masum baktı yüzüne. Bakamadım. Benim odaklandığım tek yer karşımda duran hırçın dalgalarla kıyıya vuran Karadeniz'di. Karımı andırıyordu bana Karadeniz. Onun gibi hırçın. Onun gibi asi. Onun gibi durulmazdı. Kavuşmak için yanıyordun Karadeniz'e ama herkesi kabul etmeyecek kadar asildi. Kabul ettiğini de bırakmayacak kadar inatçı.
Benim karım Karadeniz'di.
Benim sevdam Karadeniz'di.
Benim yuvam, yerim, yurdum Karadeniz'den ibaretti.
Yüreğimde bir yangın vardı. Bu öyle bir yangındı ki ne diniyordu ne de hafifliyordu. Deva'yı görene, kollarımın arasında alana kadar da hafiflemeyeceğini biliyordum. Aklımda ki isyana kaçan sorulara engel olamıyordum. Eğer Deva bunu yaşayacaksa neden çektik biz sekiz yıl boyunca bu acıyı? Ben neden bunca hasrete kucak gerdim?
Sakin ol diyorum kendime. Sakin ol Sürmeneli isyan etme yoksa karın gidecek. Kendi gözünden bile bakınca içinin titrediği, canının yandığı kadın gidecek. Deva gidecek Sürmeneli. Aklını başına al diyorum. Diyorum da kime diyorum. Ben biliyorum onların ne denli acımasız olduğunu. Ben biliyorum onların ne kadar can yakabildiğini.
Elimde ki bardağı kenara bıraktım. Kahve tutuşturmuştu Loya elime. İçkiye sığınmak istedim ben yine ama ayık olmam lazımdı. Bu yüzden Loya bir kahve tutuşturdu sanki muhtaçlığımı hissetmiş gibi. Deva'yı unutmak için içine düştüğüm zehri içmemem gerekiyordu şimdi. Onu bulmak için en büyük kaçışımdan kaçmam gerekiyordu. Sınav gibi bir kadındı Deva. Doğrusu yanlış, yanlışı doğru oluyordu. Anı anını tutmuyor, sevdası bırakın içimi ha bu Karadeniz'e bile dar geliyordu. Karadeniz kadar sevmesem fazla, sevsem az geliyordu. Kainat diyorum ya onun kadar sevsem. O bile yetmez diyor yüreğim. Bu kadar hasret kaldım diye mi bu kadar seviyorsun be Barut diye soruyorum kendime e o zaman da sevdanın parçası değil midir çekilen hasretler diyor yüreğim bana. Ne sorarsam sorayım Deva diyor kalbim de zihnimde bana.
Bir mantığım vardı ya hani benim. O çok övündüğüm beni daima doğruya ulaştırır dediğim bir mantık. İşte o mantık bile işlemiyor ulan benim yüreğimde ki bu sevda karşısında. O mantık bile az geliyor bu sevdanın karşısında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sürmeneli
Ficción General"Meydan senin Sürmeneli." Dediğime elini belime koyup beni kendisine çekti. Meydanı sahiden boş bulmuş olmalıydı. Yoksa beni kendine çekecek hali yoktu başka türlü. Düşündüklerimi anlamış, duymuş gibi konuştuğunda nefesim bir anlık tekledi. "O meyda...