semih kılıçsoy.

2.5K 69 53
                                    

Semih'in kalkmasıyla gözlerim onu takip etti. Kalkıp yanıma geldi ve arka masadan bir sandalye çekip, yanıma oturdu. Kulağıma eğildi.

"Şu sağda ki piç iki saattir seni izliyor. Üstüne ceketini giyer misin?"

Sağ tarafa baktım. Gerçekten bir çocuk bana bakıyordu. Tekrar kafamı Semih'e döndürdüm.

"Çok sıcak. Bu tarafa gel ve otur."

"Zaten elbisenin dekoltesi çok fazla. Kapatman gerekiyor."

Kaşlarımı çattım.

"Çocuklar, ne oluyor orada?"

Çatık kaşlarla bize bakan Cenk abiye baktım.

"Bir şey yok abi."

Tekrar Semih'e baktım.

"Şuraya oturuyosan, otur. Yoksa unut."

"Gökçe!"

"Saçma sapan kıskançlığının sırası mı şimdi?"

Sonunda sesli söylediğimde bütün masa bana döndü.

"Ne?"

Talha'ya baktım. Sonra tekrar Semih'e döndüm.

"Hiçbir zaman sırası değil zaten! Ne zaman sırası olacak?"

"Olmayacak! Çünkü böyle şeylere gerek yok."

Semih derin bir nefes aldı.

"Ne oluyor?"

"Sağda ki piç iki saattir Gökçe'ye bakıyor. Ama Gökçe hiçbir şey yapmıyor."

"Bakması umrumda değil çünkü abi. Çok istiyorsa, bu tarafa otursun. Önümü kapatmış olur."

"Dekoltesi fazla açık zaten. Oraya otursam, bu taraftan birisi bakacak."

"Milletin işi gücü yok, beni mi izleyecek?"

"Gökçe!"

"Ne var, Semih?"

"Çocuklar, hiç sırası değil."

"Sen onu Semih'e söyle, Necip abi."

"Semih, geç otur oğlum şuraya."

"Ya bırak abi ne geçeceğim!"

"Baksınlar mı oğlum kıza?"

"Kendisi utanmıyor Talha, ben ne yapayım?"

Son cümlesiyle şok olmuştum. Gözlerimin dolmasıyla, hızla ayağa kalktım. Ceketimi aldım.

"Gökçe, nereye!"

Talha'nın seslenmesini umursamadan yürümeye başladım. Hızlı adımlarla salondan çıktım.

Arkamdan geliyordu Semih. Onu umursamadan yürümeye devam ettim. Bir oda gördüm ve oraya doğru yürümeye başladım.

"Gökçe! Gökçe!"

Hızlı hızlı yürürken bana yetiştiğini fark etmemiştim. Kolumu tuttu ve hızla beni kendisine çevirdi.

"Gökçe bir dur kızım!"

"Ne var!"

Kolumu çekip odaya girdim. Arkamdan da Semih girdi.

"Öyle demek istemedim, ne demek istediğimi biliyorsun!"

"Bilmiyorum Semih, bilmiyorum! Ne yapıyorsun anlamıyorum. Şu kıskançlıkların yüzünden bu kaçıncı kavga edişimiz? Yoruldum artık! Çocuk bana bakıyorsa ben ne yapayım ya! Baksın umrumda değil. Benim düşüncem ne biliyor musun? Benim sevgilim var zaten, kimin bana baktığı umrumda değil!"

"Çocuk gözleriyle resmen semi yiyor, ve senin umrunda değil mi?"

"Evet, Semih. Değil!"

Semih tek eliyle başını ovup, derin bir nefes aldı.

"Sürekli aynı şeyi yapıyorsun ya! Ne güzel oturuyorduk, bütün eğlencemizi mahvettin!"

Sona doğru sesim ağlamaklı çıktığında, çoktan bir kaç damla yaşlar akmaya başlamıştı zaten. Semih bana baktı.

"Ya çok saçma! Ceketini giyseydin bunların hiçbiri olmayacaktı!"

"Hala beni mi suçluyorsun? Şaka gibisin ya!"

"Gökçe bak şimdi. İstemiyorum, anlıyor musun! İstemiyorum hiçbir erkeğin sana bakmasını!"

"Bunu beni kırmadan yap, eğer yapıyorsan. Her defasında aynı şey!"

"Orospu çocuğu, sana bakmasaydı olmayacaktı bunlar!"

"Hayır! En başta dediğimi yapsaydın, olmayacaktı bunlar! Bıktım artık."

Semih bana baktı. Derin bir nefes aldı.

"Ağlama artık, yeter."

"Ağlatma o zaman!"

Semih yanıma geldi. Tam yüzümü ellerinin arasına alacağı anda geri çekildim.

"Gökçe, yapma böyle kızım!"

"Yaptırtma! Zorla bu hale getiriyosun, sonra öpüyosun."

Semih ofladı.

"Gel buraya hadi."

Bana yaklaştı. Durdum baktım öylece. Adım atmak istemiyordum gerçekten. Ondan bekliyordum.

Beni kendine çekip sarıldı. Karşılık vermedim. Öylece durduğumda, titrek bir nefes verdiğini duydum.

Ayrıldı ve konuştu.

"Seni üzmekten nefret ediyorum."

"Ben de beni üzmenden nefret ediyorum, Semih. Beni üzenin sen oluşundan nefret ediyorum."

"Biliyorum, özür dilerim."

Derin bir nefes aldım. Saçlarımı arkaya attım. Bana yaklaşıp yüzümü ellerinin arasına aldı.

"Gereksiz kıskançlıklarına son versen, bunların hiçbiri olmayacak."

"O piç sana bakmasaydı, olmayacaktı."

"Semih."

"Tamam, tamam, sustum."

Hafifçe güldüm.

"Ağlayınca bile çok güzelsin."

Yanağımı okşarken, yüzümü inceliyordu.

"Bakma, berbat haldeyim."

"Hayır."

Gülümsedim.

Yaklaşıp dudaklarıyla dudaklarımı buluşturdu. Uzun bir öpücük bıraktığında, hiç ayrılmak istemedim. Ellerimi ensesine koyup, daha da öptüm. Arkadan saçlarıyla da oynuyordum.

"İyi ki varsın, sevgilim."

"Sen de, birtanem."

-

Semih Kılıçsoy'a ölürüm harbidennnn!

with footballers | one shotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin