10. SERÇELER AĞLAMAZ

229 16 74
                                    







(İyi okumalar, bölüm hakkında yorum yapmayı unutmayın:)





Hiç düşündün mü?
Ne içindir yaşamak?
Bir görev yapmak içindir yaşamak.
Er kişiysen görevin neyse başar;
Zevke, eğlenceye, hayvan da koşar.

Hüseyin Nihal Atsız









İnsanın, ağlayacak göz yaşı kalmadığında dudakları titrer, burnundan genzine doğru bir sızı başlar, kalbi hızla atarken, içinde ki yangından nefes alamaz. Canı yanar. Hayır, canı acımaz, canı yanar! Uzun zamandır canım yanıyordu. Ağlıyordum bazen ama yine de içim alev alevdi yıllardır. Üstelik vücudumun her yanını buza basmışken yangın hala içimde fazlasıyla hırçındı. Kalbimi buzla da kaplasam canımın yangınına bir çare değildi. Hiç bir şey. Hiç kimse.

Canım yanıyordu benim, canım yanıyordu!

"Üsteğmenim!"

Hemen ardımdan gelen sesle durdum. Benimle birlikte bütün gürültülerde susmuştu. Ardından yanan canıma serin bir soluk çektim. İşe yaramadı ama öyleymiş gibi yaptım. 

Bakışlarım ardıma dönerken dudaklarımın arasından bir soluk daha aldım. Ağlamıyordum. Ağlamak istesemde artık göz yaşım tükenmişti sanki. Bu yüzden bana doğru yaklaşan adama, göz yaşlarımı saklamak için bir çabaya girmedim. Sadece içim kanıyor, canım yanıyordu. Bunu fark etmesi de önemli değildi. Çünkü fark edeceğini biliyordum.

Önüme dönerken, üzerinde hala serçelerin uçuştuğu ağaca doğru baktım. Biraz önce ki gürültüleri gitmişti. Meltem de kesilmiş yerini ince serin bir hava almıştı. Bir kaç saniyenin ardından adam yanıma gelirken her zaman ki oturduğu yere, bankın en köşesine kuruldu. Karşısına bakıyordu. Elinde yanan bir sigara vardı. Yeni yakmış olmalıydı. O bana bakmıyordu ama ben onu izlemeye başlamıştım. Ne zaman bakacaktı bana mavileri, merak ediyordum.

Kaşları çatıktı, yüzü gergin, mavi gözleri tepeden gelen güneşin keskin ışığıyla kısılmıştı. Sinirli gibi duruyordu ama aslında sadece temkinliydi. Kendimden biliyordum. Bacakları rahatça iki yana açılmış olmasına rağmen dik bir konumdaydı. Sigara olmayan eli palaskasını yokladı ardından sol göğsünün cebine gitti. Kısa süre oyalandı, sanki bir şeyin varlığından emin olmak için. Ardından elini geri çekerken dizinin üzerine attı. Yüzünde ki temkinli hava hafiften dağılmıştı ama çoğunlukla hala yerli yerindeydi.

Bakışları karşısında ki çam ağacından aşağıya indi. Uzun kirpikleri daha da görüş alanıma girmişti. Bakışları yerdeyken başı hafifçe bana doğru döndü. Titreyen dizlerime bakıyordu. Kaşları tekrardan çatıldı, bu sefer gergindi. Ayaklarımı saklamak için geriye çekerken mavileri ızdırap dolu bir yavaşlıkta tepeden tırnağa beni süzerek gözlerimi buldu. Tahmin ettiğim gibi bir şeyler olduğunu  anlamıştı. 

Titreyen ve ağlayamadığım için moraran dudaklarımı saklamak için sertçe birbirine bastırdım. İşe yaramayınca hafifçe ısırdım. Yine de titredi ve mavi gözlü adam bunu yine fark etti.

Gözlerimiz birbirindeyken derin bir nefes aldı. Bakışlarını kaçırırken kısa süreliğine gözlerini kapattı. Kaşlarının ortasında tek bir çizgi belirmişti. Ardından tekrardan bana döndü. Bu sefer de ben karşıma bakındım. Daha fazla kendimi rezil etmeme gerek yoktu. Belki ağlamıyordum ama kontrol edemediğim bedenim kendini fazlasıyla belli ediyordu. 

OMUZ OMUZA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin