7. KIRMIZI ELBİSE

365 14 14
                                    









(iyi okumalar,
yorum yapmayı unutmayın:)








Deniz senin, toprak senin, gök senin
Zafer olsun en mukaddes emelin.

Kuleli marşı.








18 Ağustos

Doğum günümdü. Bu gün benim doğum günümdü ve benim bundan haberim dahi yoktu. Ayın kaçıydı ki? Ne zamandı benim doğum günüm? Kimlikte doğum günüm olduğunu söyleyen tarih neydi ki bu kadar umrumda bile değildi? Neden umrumda olsundu ki? Eğer bir tarih senin için önemliyse ama o tarihte kimse yanında değilse ve yine gardırobun köşesine sinip saatlerce ağladıysan, artık o günün senin için hiçbir değeri kalmazdı. Hatta o günden o kadar nefret edersin ki aldığın her takvimden o tarihi yırtarsın. Bir daha o tarihi görüp üzülmeyesin diye. Ama bu gün neden farklıydı? Farklıydı çünkü nefret ettiğim o tarihte ilk defa yalnız değildim. İlk defa bir köşeye sinip ağlamıyor ya da umrumda değilmiş gibi rollere girmiyordum. Bu gün doğum günümdü benim ve ben ilk defa yalnız değildim.

Unutmuştum ya da yine unutmaya çalışıyordum ama kendime bunu inandırmak istemiyordum. Yine ve yine Gece kendine yalanlar söyleyerek kalbini kandırıyordu. Ama bu saatten sonra bu yalana daha fazla inanmasına gerek yoktu çünkü bu gün ilk defa birileri o unutmak istediği günde yanında olmuş ve en iyi şekilde bir kutlama düzenlemişti.

Albay'ın beni çağırdığını, hatta kovacağını düşünürken koskoca Albay odasını balonlarla süslemiş ve kocaman da bir pasta yaptırmıştı. Gölge de buradaydı. Hepsi boyunlarına garip süsler ve kafalarına da kesinlikle iğrenç renklere sahip rengarenk parti şapkaları takmışlardı. Ama her şeye rağmen o kadar güzel görünüyorlardı ki kalbimde tarif edemeyeceğim bir neşe vardı.

"Ee hadi mumları üfleyin de pastayı yiyelim Üsteğmenim!"

Oğuz'un büyük bir istekle söylediği kelimelerle daha fazla salak gibi odaya, süslere, pastaya ve her yüzde ki sıcacık gülümsemelere bakmaktan vaz geçerek Oğuz'a döndüm.

Oldukça ciddi bir şekilde söylemişti bunu. Gözlerini pastadan çekemiyordu ki benim de ondan aşağı kalır bir yanım yoktu. Normal bir pastaydı, üzerinde bir kaç çilek ve fazlasıyla mum vardı. Mumları o kadar saçma bir şekilde yerleştirmişlerdi ki pastanın her yanı bozulmuştu ama buna rağmen o kadar güzeldi ki hafızama yavaş yavaş kazındığını hissediyordum. Bu benim ilk doğum günü pastamdı ve unutmaya da hiç niyetim yoktu.

"Lan Oğuz yine şu mal ağzını açtın ha! Sus, delirtme beni! Bir şeyin de içine sıçma lan!"

Tuğrulun üzerine Aylin atıldı.

"Az kaldı boğazına yapışacağım zaten delirtti bu gün beni ha!"

"Sadece bu gün mü? Bu insanı sabır taşı eder lan!"

Arslan'ın ardından Özlem konuştu.

"Sabır taşı olsa çatlar be!"

"Ne çatlaması komutanım, taş dile gelir 'alın beni bu adamın yanından' diye yalvarır!"

Eren'in söyledikleri üzerine bir sessizlik oldu. En düşük rütbeli diye bu timde yanan hep sen oluyorsun be koçum, yazık valla ne diyim!

"Sen konuşma la bebe!"

OMUZ OMUZA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin