Hiwa, hastaneden Jisung ile ayrıldığında nereye gideceklerini bilememişlerdi. Hiwa, Jisung ile dışarıda konuşmak istememişti böyle bir konuyu, evlerine de götüremezdi. Jisung, oteline gitmeyi teklif edince mecburen kabul etti ve otele doğru yola koyuldular.
Jisung, Hiwa ile odaya çıktığında onları Jiwon karşıladı, odadaki koltuğa uzanmış telefonundan bir şeyler izliyordu. Odaya girenleri görünce ayaklandı, Jisung'un yanındaki kız çok tanıdıktı.
"Hiwa?" dedi gözlerine inanamayarak. Hiwa ona aldırmadı, gidip adamın kalktığı koltuğa oturdu. Jiwon, gülerek kızına bakan Jisung'u çekeleyerek dışarı çıkardı ve kapıyı arkasından kapadı.
"Na yapıyorsun hyung ya? Kız içeride yalnız kaldı."
"Tek sorunumuz bu mu yani? Hiwa mı gerçekten o? Ne işi var burada?"
"Evet, güzeller güzeli kızım benimle konuşmaya geldi, ne var bunda?"
Jiwon yüzünü buruşturdu Jisung'un söyledikleriyle.
"Ne saçmalıyorsun? Kes rol yapmayı, herkes yer ben yemem senin bu hallerini."
Jisung, yakalanmanın verdiği öfkeyle yüzündeki sırıtışı sildi.
"Bana bak hyung, Minho'ya giden yol Hiwa'dan geçiyor ve bende bunun için çabalıyorum. Şimdi müsadenle içeride kızımla bir konuşma yapacağım."
Jisung kapının koluna uzandı.
"Kızı kandırma Jisung, yüzü hep bembeyaz olmuş. Kandırma, daha da ağır yaralar bırakma kızında."
"Sen karışma!" dedi Jisung ve kapıyı açıp içeri girdi. Hiwa koltukta oturmuş hareket etmeden duvarı izliyordu. Jisung gidip yanına oturdu, kızına doğru döndü ve odaya girdiğinde suratına yerleştirdiği gülümsemesi ile kızın ellerini tuttu.
"Hiwa, konuşmayacak mısın benimle?"
Hiwa ellerini çekti hemen. Kimseyle temas dahi kurmak istemiyordu.
"Sen anlatacaksın. Dinliyorum. Babam mısın gerçekten? Babamsan neredeydin bunca zamandır?"
"Ben, bak Hiwa. Ben çok ünlü biriyim, biriydim. Sizin nesliniz çok bilmez ama şarkıcıyım ben. Bir dönemin en popüler şarkıcısıydım hemde. Minho ile aynı yerde doğduk, birlikte büyüdük ve aşık olduk. Sonra da evlendik. Ancak işimden dolayı Minho çok yalnız kaldı, biraz koptuk birbirimizden. Sen doğmuştun, hiç ilgilenemedim sizinle. Annen de kızdı bana, boşandık. Ben gelmek istedim hep ama yapamadım. Sonra Minho evlendi ve sen beni bilmiyordun bile. Chan'ı baban biliyordun ama artık dayanamadım. Annenin durumunu öğrenince de kalkıp geldim."
Jisung konuşmasının sonuna doğru gözlerini doldurmayı başarabilmişti. Konuşması bitince ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya devam etti. Hiwa inanmış gibiydi, tepki vermemişti fakat kalkıp gitmemişti de. Jisung kendini biraz sakinleştirdikten sonra Hiwa sordu.
"Nasıl inanacağım sana, babam mısın gerçekten?"
"Babanım, yemin ederim. Çok özledim Hiwa seni. Çok özledim."
Jisung tekrar ağlamaya başlayınca Hiwa ne yapacağını şaşırdı. Ama inanıyordu bu adama, sonuçta Chan ve Minho da aksini söylememişti. Babası gerçekten karşısındaki adamdı. Fiziksel özellikleri pek benzemese de yeteneklerinin aynı olması tüm taşları yerine oturuyordu. Hiwa düşündüğünde Chan ile hiçbir benzerliğini bulamamıştı. Yine de pek sokulmadı Jisung'a. Babası olduğunda inansa bile içinden ona samimi davranmak gelmemişti.
Jisung'un ağlaması tamamen durduğunda Hiwa gitmek için izin istedi. Jisung ise son kozunu oynamamıştı.
"Sarılayım mı o zaman sana gitmeden?"