★14★

237 21 9
                                    

Yarın sabah trene bineceğiz ve Hogwarts tamamen binecek. Bundan sonra geri gelmeyeceğim. Belki istesem de geri gelemeyeceğim. Hayatımın geri kalanında ne olacağını bilmiyorum. Tek bildiğim eskisi gibi olmayacağı. Daha hortkuluğun yerini bulamamış olsam da eninde sonunda bulacaktım.

Ve bugün Remus ile konuşmak zorundayım. Oldukça rahat bir tavır takınmaya çalışsamda olmuyor işte.

Kapıyı tıklatıp içeri girdim. "Oh, Lyra sen miydin?" Yutkundum. Soğuk çıkması gerekiyordu sesimin ama ona karşı bunu nasıl yapabilirim ki? "Bana Lyra demeni istemiyorum." Kafası hafif yana yattı. "Peki... Bugüne kadar sorun etmediğini düşünmüştüm." Bana yaklaştı. Belimi tutmak üzereyken geri çekildim. "Bana dokunmaz mısın Lupin? Rahatsız oluyorum. Bir şey söyleyip gideceğim." Beni öpmeni istiyorum. "Bir sorun mu var?" Birazdan söyleyeceklerim kesinlikle istediğim şeyler değil.

"Ayrılıyorum senden. Bu hatayı daha fazla sürdüremeyeceğim. Bu kadarı bile fazla. Artık seni her gün görmek zorunda da değilim. Kısacası bitti. Her şey bitti. Çıkartıyorum seni hayatımdan. Unut beni." Lütfen inanma. Lütfen beni unutma. Sana aşığım. Kapıdan çıktım. Gözyaşlarım anında akmaya başladı. Gözlerindeki hayal kırıklığını görmüştüm. İçinde bir şeyler parçalanmıştı. Nefesim daralıyordu. Yürümeye devam ettim. Bu dünyada yapmayı en çok istemediğim şeyi yapmıştıp.

Giderken Crouch'ı gördüm. "Bitti. Bitirdim. Mutlu musun?" Yoluma devam ettim. Yok olmak istiyordum. Tarih olmak. Ama yarım kalan işlerim vardı.

Trene bindik. Şatoya son bir kez baktım. Benim evim burasıydı. Benim evim Hogwarts'tı. Evimden ayrılıyorum. "Bu trene son binişimiz olması garip değil mi?" Regulus ile göz göze geldik. "Öyle." Gitmek istemiyorum. Hiç istemiyorum. Yine de yapmak zorundayım.

18 yaşına girmiştik. Resmi olarak 18 olmuştuk. "İyi ki doğdun Reg." İkimizde de moral yoktu. "İyi ki doğdun Ell." Sadece bir yaş daha atlamıştık pek bir önemi yok artık. Bomboş.

"Cappela, Lord seni görmek istediğini söyledi." Şaşırmıştım ister istemez. Regulus ile göz göze geldik.

"Beni istemişsiniz Lordum." Diyerek eğildim. "Capella, bana bir Ev Çini gerekiyor. Bu konuda yardım edebileceğini umuyordum." Tekrar eğildim. "Elbette Lordum." Kreacher'ı çağırdım. "Kreacher, Lord ne isterse onu yap. Bu büyük bir onur." Voldemort tepkisizce bizi izledi. Kreacher ayaklarına kadar eğildi. "Emredersiniz efendim."

Regulus ile benim odamdaydık. "Çağırsak mı artık?" Ne olduğunu merak ediyordum ve içinde hortkuluklar ile ilgili olduğuna dair derin bir his vardı. Kreacher'ı çağırdım. "Kreacher, neler oldu?" O bize olanları anlatırken haklı olduğumu doğruladım. Yeni bir hortkuluk yapmıştı ve sakladığı yeri test etmek için Kreacher'ı kullanmıştı. "Bizi oraya götürmeni istiyorum. Hemen." Tekrardan eğildi, bizi tuttu ve buharlaştı.

Yazar'dan

İçeri girebilmek için Capella bir çakı ile eline kesik atmıştı. Kapı açıldığında büyü ile o kesiği kapattı. "Lord bu iksiri içirtti." Capella iksiri inceledi. "Kreacher, sen git. Ve buraya geldiğimizden hiç bir Black'e bahsetme. Ya da Black kanı taşıyan kimseye. Anladın mı beni?" Regulus Capella'yı destekledi. "Ama siz ne olacaksınız Efendim?" Capella kesin bir emir vermişti. "Sadece dediğimi yap." Bir 'Şak' sesi ile Kreacher yok oldu.

"Regulus, beni dinle. Bunu ben içeceğim. İksir bittiğinde sahtesi ile değiştireceksin." Regulus kaşlarını çattı. "Saçmalama! Sen içmeyeceksin." Capella sihirle bir kadef yarattı. "Regulus ne dediysem onu yap! Ne dersem durma! O iksir bitecek. Anladın mı beni? Bana o iksiri zorla içireceksin!" Regulus bir an kararsız kalmış olsa da mecburen onayladı.

İlk iki kadehte bir şey olmadı. Fakat bir anda Capella acı içinde bağırarak arkasındaki taşa oturdu. Regulus bunu yapmakta zorlanıyordu. Capella'nın acı çektiğini görmek onu çok zorluyordu. Yine de devam etti. Etmek zorunda olduğunu biliyordu. "Hadi Ell, yapabilirsin. Sadece birkaç tane kaldı."

İksir sonunda bittiğinde Regulus hızlıca madalyonu değiştirdi. Hortkuluğu Capella'nın cebine attıktan sonra korku ile Capella'ya baktı. "Su..." Kardeşinin mırıltıları ile içine bir rahatlık girerken su arayışına geçti. Bulamıyordu. Son çare olarak gölden almaya karar verdi. İlk kadehi alıp içirdi. İkinci kadeh için gittiğinde bir el onu tuttu. Regulus asası ile onu uzaklaştırdı fakat daha fazlası geldi. Onu suya çekiyorlardı. Artık asası bile ona yardım edemezken boğulmaya başladı. Yeterli nefesi kalmamıştı. Çırpınmak faydasızdı.

Derken büyük bir ışık kaynağı gördü. Onu dibe çeken İnferiler uzaklaştıklarında hızla yüzerek yüzeye çıktı. Kendimi kıyıya attı. Nefes nefeseydi. "Regulus, iyi misin?" Regulus ateşi yaratmış olan Capella'ya baktı. "Ateş... Doğru ateş!" Bunu tamamen unutmuştu. Capella onun kalkmasına yardım etti. İkisi de yaşıyordu. Bu bir mucize sayılmalıydı. "Başardık Capella!" Regulus kardeşine sarılırken Cappela kollarını güçsüzce ona sardı. "Başardık Regulus..."

Mağaradan çıkıp cisimlendikleri ilk noktaya kadar yürümeye başladılar. Sonra karşılarına biri çıktı. "Severus?" Severus onlara sınırlı bakıyordu. "Burada ne yapıyor-" Regulus cümlesini bitiremeden Severus hızla asasını çekti. "SECTUMSEMPRA!"

★★★★★★

Bu kitabı MrsRiddl3 ile beraber yazıyoruz onun profiline de bakarsanız sevinirim

Teşekkürler

Star & MoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin