Capella Lyra Black
Regulus Black'in ikiz kız kardeşi.
Aile baskısının yanı sıra okulda da omuzunda büyük sorumluluklar var.
Yetenekli ve başarılı bir kız.
Bu genç kızın hikayesini okumak ister misiniz?
★★★★★★
Bu kitabı @eylulucarman3 ile beraber yap...
Quidditch seçmelerini bu hafta yapmak zorundayım. Ve hala Sirius ile konuşmadım. Böcürt'üm bütün okula sadece 1 saat içerisinde yayıldı. Cidden Hogwarts bir dedikodu tarlası.
Derin bir nefes aldım. Kapıyı tıklattım ve içeriden gelen ses üzerine içeri girdim. Beni gördüğünde yüzünde anlık bir şaşkınlık oldu. "Profesör, Quidditch seçmeleri için sahanın boş olduğu günleri öğrenmem gerekiyor." Masadan bir kağıt alıp incelemeye başladı. "Bu cuma boş gözüküyor. Uygun mu?" Başımla onayladım. "Evet. O zaman saat 3'te sahada oluruz biz." O da beni onayladı. Ben çıkarken bir şey diyecek gibi oldu ama ben kapıyı çoktan kapatmıştım.
Şimdi de Severus ile konuşmam gerekiyordu. Onun ofisinin önüne geldim. Tekrardan kapıyı tıklatarak içeri girdim. "Profesör, Quidditch seçmeleri hakkında bir şey söylemeliyim." Devam etmemi bekledi. "Seçmeleri bu cuma saat 3'te yapmayı planlıyorum. Sizin açınızdan bir sorun var mı?" Tanıdığım insanlarla bu tarzda konuşmak çok garip hissettiriyordu. Özellikle de Sirius ile. "Sanmıyorum Bayan Black. Hatta ben de gelmek isterim." Onu onaylayıp arkama döndüm. Tam kapıdan çıkarken tekrar seslendi.
"Capella." Ona döndüm. "Sen iyi misin?" Neden bana iyi olduğumu soruyordu ki? "Profesör olarak değil. Arkadaş olarak soruyorum." Pek de iyi anlaştığımız söylenemezdi ama bir kere cidden hayatımı kurtardı. "İyiyim. Hallermem gereken bazı işler var."
Kağıdı panoya astıktan sonra bu sefer de Dumbledore'un odasına gitmeliydim. Severus konusunda onunla hâlâ konuşmamıştım. "Profesör?" Yüzünde her zamanki gülümsemesi vardı. "Capella, bu ne hoş bir sürpriz." Kapıyı kapattım. "Aslında sizinle önemli bir şey konuşmalıyım." Devam etmemi bekledi. "Severus Snape'in bir Ölüm Yiyen olduğunuzu biliyordunuz, değil mi?" Daha nasıl söyleyebilirim bilmiyorum. "Ah evet. Bunu biliyorum. Bu konuyu sizinle de konuşmak istiyordum. Voldemort'un içimize ajanlar soktuğunu düşünmesini istedim."
Bu düşünceyi desteklediğim söylenemezdi ama bir şey de yapamazdım. Bu cidden iyi bir avantajdı fakat... "Endişelerini anlıyorum Capella. Faka jesinlikle kontrolüm altında ve yanlış bilgiler alıyor. Onun bilgilerini doğrulasanız harika olur hatta." Bunu yapabilirdik. (Seriye göre Severus iyi tarafa Harry doğduktan sonra geçiyor o yüzden böyle yazdım.)
Ortak Salon'a geri döndüm. Beni Regulus karşıladı. "Hoşgeldin Kaptan." Yarım ağız gülüyordu. "İkizim olman yerinin garanti olduğu anlamına gelmiyor." Elbette geliyordu. Ondan daha iyi biri yok ki Arayıcı olabilecek. "Eh, göreceğiz bakalım." Güldü. Cüppemin cebinden lavanta yağı çıkarttım. Burnunun altına ve boynuma sürdüm. "Başın mı ağrıyor?" Şakaklarımı ovdum. "Çatlıyor!" Kendimi koltuklardan birine bıraktım. Gözlerimi kapattım. "Black?" Duyduğum ses ile sinirle gözlerimi açtım. "Crouch?" Regulus da sinirli bir yüzle ona bakıyordu. "Regulus, neden öyle baktığını biliyorum ama sen benim en yakın arkadaşımsın. Bu olay seni ilgilendirmiyor." Regulus konuşmak için ağızını açtı ama ben onu susturdum.
"Ne istiyorsun Crouch?" Dedim soğuk bir sesle. "Konuşmalıyız." Ayağa kalktım ve konuşmadan kapıdan çıktım. Arkamdan geliyordu. "Evet. Konuş." Zindanlarda bir süre ilerledikten sonra durmuştuk. "Annenin sana evleneceğimizi söylediğini sanıyorum." Çenem seğirdi. "Öyle bir şey olmayacak." Sesim düşündüğümden daha sert çıkmıştı. Crouch ise karşımda sırtıyordu. "O kadar da fena değil Black. Güzel kızsın aslında." Yumruğumu sıkmaktan eklemlerim acıyordu. Bana inat yapıyor kesin bunu!
"Sana. Olmayacak. Dedim! Ben kimseyle evlenmiyorum! Ne seninle, ne de başkasıyla!" Öfkeden deliye dönüyordum ve o hala karşımda sırtıyordu. "Güldürme beni Capella! Ailene karşı mı geceksin? Saçmalık! Abinin cesareti yok sende." Yapmaması gereken her şeyi yapmıştı. Beni küçümsemişti, dalga geçmişti ve abimle kıyaslamıştı.
Ona bir tokat attım. Keşke yumruk atsaydım. "SAKIN! SAKIN BİR DAHA BENİMLE KONUŞMAYA KALKMA! PİSLİK! SANA ÖYLE BİR ŞEY OLMAYACAK DEDİYSEM OLMAYACAK! EMİN OL BEN SANA ABİM KADAR YUMUŞAK DAVRANMAM!" Son bir kez ona baktım. Arkamı döndüğümde Sirius oradaydı. Bir hışımla onun yanından geçip gittim. Sinirden ağlamak üzereydim. Sinirlerime hakim olamamıştım. İlk defa kontrolümü bu denli kaybetmiştim. Kendime sinir oldum.
Astronomi Kulesinin merdivenlerini tırmanmayacak kadar kötü hissediyordum kendimi. İyi geldiği için biraz daha lavanta yağı sürdüm boynuma. İşe yaramıyor gibiydi. En son geçen sene yaşadığım nefes darlığını tekrar yaşıyordum. Evlenmeyecektim. Kimse beni buna zorlayamayacaktı. Sirius ve Regulus'u korumanın bir yolunu bulmak zorundaydım. Kaçacak bir yer bulmak zorundaydım. Hortkuluğun yerini bulmak zorundaydım. O kadar çok şey vardı ki yapmam gereken her şey üzerime geliyordu.
"Ella?" Titreyen ellerimle kravatımı genişletmeye çalışırken arkamı döndüm. Regulus gelmişti. Kravatımı çıkartmama yardım etti. "Tamam. Tamam sakin ol. Geçti." Anlamıyordu. Hiçbir şey geçmemişti. Sadece görünmez oluyordu. Bir şeyi göremediğimiz için yok olmuş sayılmazdı ki. "Derin nefes al." Beni yere oturttu. Dediğini yaptım. Elleriyle bana rüzgar yapıyordu. "Bir şey olmayacak. Olmayacak. İyisin." Nefesim biraz daha düzenli hale gelmişti.
Regulus bana sarıldı. Sarılışına karşılık vermedim. Sadece durdum öyle. Dik durmaya çalıştım. Nefret ettiğim şekilde yıkılmış değil. Yorgun değil. Üzgün değil. Kırgın değil. Dik. Dimdik.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Selammm
Bu kitabı MrsRiddl3 ile beraber yazıyoruz bu onun yeni hesabı maalesef önceki hesabı ile ilgili bir sorun yaşadı lütfen ona da destek olun