BÖLÜM 4

98 11 8
                                    

Selamlarr. Nasılsınızz?

Keyifli okumalar dilerim umarım beğenirsiniz. 🤍🎀



°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



KAYIP İNCİ

BÖLÜM 4



YAZARIN AĞZINDAN:

“İnci yemek yemen gerekiyor kızım. Hiçbir şey yemedin. Lütfen.” Diye çaresizce konuştu Murat.

Akşam olmuştu. İnci uyanalı epey zaman olmuştu, daha doğrusu hava aydınlanırken uyanmıştı ve o zamandan beri öylece karşısında ki aynaya dalgınca bakıyordu. Orada ne gördüğü tam bir muammaydı.

Gözleri kan çanağına dönmüş, biraz şişmişti. Bir süredir tamamen iç dünyasına kapatmıştı kendini. Tek bir kelime etmiyordu. Bazen ağlama krizleri geçiriyordu, sonra tekrar susuyordu. Akşam olmuştu ama hala bir şey yememiş ve düzelmemişti. Sırf bu yüzden Murat evden bir dakika bile ayrılmamıştı.

Bu hale geleceğini elbette biliyordu ancak bir türlü alışamıyor ve geriye kalan tek küçük ailesinin bu hale gelmesine engel olamadığı için ortalığı yakıp yıkası geliyordu.

Arkadaşı Ceylin birkaç defa aramış ama amcası hasta olduğunu söyleyerek idare etmeye çalışmıştı.

Her zaman, 4 veya 5 günde bir İnci’nin böyle yok olması onu artık merakta bırakıyordu ve buna engel olmaya çalışıyordu. İlk başlarda duyduğu bahaneler, her defasında aynı zamanlarda bir şeylerin olması merakını körüklese de, onu zorlasa da susuyordu ama artık zaman geçtikçe sorgulamadan edemiyordu.

İnci yerinden sendeleyerek kalktı, adımlarını hızlandırıp banyoya girdi. Amcası gerginlikle peşinden ilerledi, kapıyı açık unutan yeğenine baktı çaresiz gözlerle.

Klozetin önünde eğildiğini görünce hızla yanına gidip saçlarını hafifçe toplayıp kenara çekti. İnci gözünden akan yaşlarla boş midesini zorlarken geri çekildi. Sırtında hissettiği ellerle korkarak kendini geri çekti. “Dokunma! Bana dokunma! Lütfen dokunma..” Ellerini kendisine siper etmeye çalışırken gözleri ellerine değdi.

Ellerinde gördüğü kan ile çığlık attı. Afallamış bir şekilde etrafına baktı, yerde ki babasının cansız bedenini gördü. Ellerinde ki kan babasına mı aitti?

Tekrar babasına döndü ancak babasını göremedi. Çıldırmış gibiydi hareketleri. O sırada amcasının kendisine seslendiğini duymuyordu bile.

Yerinden kalktı. Gözleri üstüne değdi, her yeri toprak ve kandı. Tekrar ağlamaya başladı. Elleri titrerken ellerini üstüne temizlemeye başladı. Daha da kirlendi.

“Kirliyim. Çok kirlendim. Çıkmıyor çıkmıyor çıkmıyor.. Pis her yerim.” Amcasını gördü. Ellerini amcasına uzattı.

“Amca ben çok kirliyim, bak çıkmıyor.” Murat gözünden akan yaşla İncinin ellerini tuttu. Tertemiz, buz kesmiş küçük elleri kendince temizlemeye çalıştı.

“Temizlerim ben Amcam. Temizlerim ben güzel kızım.” İnci etrafa baktı, hemen yanında duran küvete hızla girip suyu açtı. Buz gibi su bedenine işlerken o bundan etkilenmeden kendisini temizlemeye çalıştı. Bedeninin bazı bölgelerine tırnaklarını farkında olmadan saplıyor ve kazıyarak yıkamaya çalışıyordu.

Bu olanlara engel olamaya çalışan Murat hızla suyu kapattı. İnci’nin ellerini tuttu sımsıkı. Sudan çıkarttı, birlikte banyonun ortasında öylece duruyorlardı. Murat İnci’ye sımsıkı sarılmıştı. Biraz sonra dizlerinde ki bütün güç çekilmiş gibi yere çökerken Murat da onunla birlikte eğildi.

Birlikte yere oturdular. Murat elini kaldırıp saçlarını okşamaya başladı İnci’nin.

Her tarafı sırılsıklam, vücudunun bazı yerlerinde ki derileri soyulmuş kanıyordu. Öylece, cansız ölü bir beden gibi kendisini amcasının kollarına bırakmıştı.

Murat yavaşça kollarını gevşetti, dikkatlice İnci’yi kucağına aldı. Oturduğu yerden kalkıp banyodan çıktı. İnci’yi yatağa bıraktı. Hızla banyoya geri dönüp havlu alarak geri döndü.

Güzelce kuruladı, yaralarını sardı, giydirdi. Yalnız bırakmak istemese de kendisi de üstünü değiştirmesi gerekiyordu. Beklemeden odasına gitti, üstünü değiştirip geri döndü.

İnci hala bıraktığı gibiydi.

Başucuna oturdu. Soğuk elleri tekrar avuçlarına aldı.

“Allah’ım bu nasıl acı?” diyerek kafasını yatağın başlığına yasladı.

Zaman geçti, saat gece yarısına ulaştı. Gözleri uykuya yenik düşen Murat dayanamadı ve uyuya kaldı, ancak tuttuğu elleri bir an bile serbest bırakmadı. Hava aydınlanırken İnci gözlerini sakince cama çevirdi. Bir süre gökyüzüne baktı. Sımsıcak olmuş ellerine döndü bakışları, sonra ellerini tutan kocaman, bir zamanlar silah tutmaktan nasırlaşmış ellere.

Kafasını kaldırıp amcasının yüzüne baktı. Yutkundu, hafif sızlamaya başlayan yaralarını hissetmeye başladı. Anlamayarak kaşlarını çattı. Niye sızladığına anlam veremedi, hiç bir şey hatırlamazken bu duruma kaşlarını çatarak ellerini çok hareket ettirmeden amcasını uyandırmamaya gayret ederek çekip uzandığı yataktan kalktı.

Üzerinde ki pijamasından açıkta kalan bacaklarına ve kollarına baktı. Yer yer sarılmış yaralarını gördü, elini kaldırıp sargıların üzerinde gezdirdi.

En ufak harekete uyanan Murat, İnci’nin kendisine baktığı andan beri uyanıktı ancak belli etmemişti. Sonradan Gözlerini açmış öylece İnci’nin hareketlerini izlemeye başlamıştı. Her ne kadar tetikte beklese de İnci’nin kendine geldiğini biliyordu.

İnci bakışlarını amcasına çevirdi. Uyanık olduğunu gördü. “Bunları, bu sızıya sebep olan yaraları ben mi yaptım?” Murat sessiz kaldı.

“Neden hiçbir şey hatırlamıyorum peki? Neden artık böyle oluyor amca? Neden unutuyorum?”

“Geçecek. Elbet bir gün geçecek İncim.” Bu sefer susan İnci oldu. Çünkü biliyordu, hatırlamıyordu ama hep izlerini taşıyordu. Bu zamana kadar geçmemişti, gelecekte de geçeceğine dair umudu yoktu. Murat Sırtını yasladığı yerden çekti. Yorgunlukla derin bir nefes alıp verdi.

Ben bu kadar yorgunken, sen yıllardır kim bilir ne kadar yorgunsundur İncim.

Diye düşünmekten kendini alamadı.

“Açsındır eminim, bir şeyler hazırlayalım daha fazla aç kalma.” İnci kafasını salladı. Murat ayaklandı, odadan çıkmadan önce İnci’nin saçlarına öpücük kondurdu. “Fazla oyalanma.” Diyerek gitti.

İnci yataktan kalkarken vücudunun iliklerine kadar ağrıdığını hissetti. Bu genelde uyuyup uyandığında hep oluyordu. Banyoya ilerledi, içeri girdiğinde her tarafın sırılsıklam ve dağılmış olduğunu görünce kendini berbat hissetti. En kötüsü de kendini ne kadar zorlarsa zorlasın hiçbir şey hatırlayamıyor oluşuydu.

Küvetin yanına ilerledi, küvetin kenarlarda ki suyun hafif pembeleştiğini gördü. Gözleri, sarılmış yaralarına gitti.

Neler olmuştu burada böyle? Sızlayan boğazı yüzünden yutkundu. Elinden geldiğince hızlı davranıp etrafta ki dağınıklığı toplamaya çalıştı. İşlerini de hallettikten sonra oradan ayrılıp odaya geldi. Aydınlanan havayı gördü, camın yanına ilerleyip açtı. Derin bir nefes alıp verdi.

O sıra da saatin kaç olduğuna bakmadan İnci’nin psikoloğunu arayan Murat olabildiğince çabuk konuşmaya çalışıyordu, İnci duysun istemiyordu.

“Aslıhan Hanım anlamıyorsunuz! Artık hiçbir şey hatırlamamaya başladı. Önceden kesik kesik hatırlardı ama artık o da yok. Kendine gelmesi tam bir gün sürdü! Ne halde olduğunu görmediniz! Sadece uyurken gördüğü şeyleri uyanıkken de görmeye başladı. Ona bir şey olacak diye artık daha fazla endişeleniyorum. Geçecek demekten başka bir şey gelmiyor elimden, gücüm yetmiyor daha fazlasına.” diye hararetle konuştu.

Artık son demlerindeydi. İnci’yi o halde görmeye daha fazla dayanamıyordu.

Psikolog konuştu. “Murat bey, durumun daha fazla kötü sonuçlar almasını istemiyorsanız kabul etmeniz gerekiyor. İnci’yi hastanemize yatırmamız lazım, ancak o şekilde gözetimimiz altında tedavi olabilir. Sadece uyku ilaçları, sakinleştiriciler ile olacak iş değil artık durum. Lütfen ciddiyeti farkına varın, yeğeniniz psikolojik olarak iyi değil."

Murat çaresizlikten çırpınacak kıvama gelmişti.

“Murat bey, lütfen. İnci hanımın hatırlamadığı, ona söyleyemediğiniz anları hatırlayın. Onun burada tedavi olması şart.”

“Ben.. Nasıl söylerim ona? Kabul etmez, hem affetmez beni.. Onun için sadece basit bir uyku probleminin aslında ne boyuta geldiğini ona ben anlatamam. Korkar, çok korkar Aslıhan Hanım.”

Aslıhan Hanım çaresizce konuştu. “Benim daha fazla yapabileceğim, elimden gelen bir şey yok Murat bey. Çok üzgünüm. Gerekli şeyleri size söyledim.”

İkisi de sustu. Murat her hangi bir cevap vermedi, veda ederek telefonu kapattı. Sinirle ellerini yumruk yapıp çaresizlikle birkaç kere volta attı. Durdu, sessizce bağırarak kafasına üst üste vurmaya başladı.

“Allah’ım, o benim emanetim, o benim her şeyim. Yol göster bana ne yapayım? O daha fazla yara almadan onu nasıl koruyacağım?”

O sıra da odasından çıkan İnci amcasını kendi kendine konuştuğunu gördü. Ne dediğini anlayamazken tahriş olmuş, biraz kısılmış sesi ile konuştu.

“Amca? Kendi kendine mi konuşuyorsun yoksa? Yaşlandığını kabul etme zamanın gelmiş anlaşılan.” Diyerek güldü.

Kendini hızla toparlayan Murat olduğu yerden hareketlendi, mutfağa ilerlerken “Ben miyim yaşlı? Hadi oradan. Kurban ol sen bana. Neyse çok konuşma da gel otur sofraya adam akıllı karnını doyur.”

İnci gülerek arkasından ilerledi. “Bir gün kabul edeceksin. Yaşlı.”

Birlikte masaya geçerken Murat bilerek gözlerini kısarak ona baktı. Önünde ki zeytini alıp fırlattı. “Sus.”

KAYIP İNCİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin