25. Bölüm

23 1 0
                                    

John Lincoln konusu bir daha açılmamak üzere kapanmıştı. Şahsın adı geçecek olsun Mr. Brightside'nin huysuzlanmaya başlıyordu.

Bu arada Helen iyice içine kapanmıştı.

Öncelikle Emily'den rahatsızdı ama kocasını kendisinden kıskandığını gösterecek olan bu hizmetçi kızı kovmayı kendi gururuna yediremiyordu.

Mr. Brightside ise kendisini geri çekmişti. Artık karısıyla fazla konuşmuyor, eve uğramamak için bahaneler üretiyordu.

Helen iç çekti. Her şey çok çabuk değişmişti. Bundan mütevellit canı sıkkındı. Durumu farkeden kahya kadın, hanımı için endişeleniyordu. Belki de Emily'nin asıl yüzünü hanımına anlatmalıydı ki beyinin masumluğu ortaya çıksın, tekrar uyumlu uysal bir çift olsunlar. Böylece hanımı iyileşirdi ki hanımının yanında beyinin de durumu da pek iç açıcı değildi.

Eskiden nazik bir beyfendi olan beyi şimdi pek kabaydı. Eve geç saatlerde uğruyor ve her şeyden şikayetçi oluyordu.

Uygun bir fırsat kollayıp hanımıyla başbaşa kalınca anlatacaklarını anlattı. Helen, yalnız kalınca kahyanın kendisine söylediklerini düşünüp doğruluklarını ölçüp tarttı.

Kocasına kötü davrandığı için pişmandı ama artık çok geçti çünkü kocası kendisinden uzaklaşmıştı.

Yalnızlığının sebebiyetinin kendisi olduğunun farkına varınca iyice içine kapandı. Üzüntüden hastalanmıştı.

Daha fazla bu duruma dayanamayan Mr. Brightside beyaz bayrağı çekti. Uzaklaşmanın ilişkilerine iyi geleceğini düşünerek salaklık yaptığını farketti. Kendi mutsuzluğunu karısına da bulaştırmıştı. Bunun vicdan azabıyla birkaç gün geçirdi. Dışarıda kalmamaya özen gösterdi. Evdeyken vaktinin çoğunu hasta karısının yanında geçiriyordu.

Belki de hava değişikliği karısına iyi gelebilirdi. Derbyshire'a geri dönme fikrini karısına söylediğinde Helen'in gözlerinin içi parladı.

Helen'in keyiflendiğini görünce biraz da olsa çekinerek son bir kez "Ben seni aldatmadım Helen." deme cesaretinde bulundu.

Helen, şaşıracağı bir tepki vererek mahçup bir tebessümle "Biliyorum yani kahya kadın bana Emily'den bahsetti."

Mr. Brightside heyecanla karısını kollarının arasına alıp öptü. Bu, günler sonraki ilk yakın temaslarıydı. Mr. Brightside, karısının dudaklarını, sussuz kalmış bir hayvan edasıyla kana kana su içercesine öptü. Boynunu öptü, vücuduna dokundu ama fazla ileri gitmedi. Zaten hasta olan karısını yormaya kıyamadı. Onu bir çocuk gibi yanına yatırıp uyuttu.

Gurbette geçirdikleri balayı sonunda bitmişti. Birkaç gün içerisinde hazırlanıp yola çıktılar. Sonunda İngiltere topraklarına girdiler, Derbyshire'a vardılar. Smithler ve arkadaşlarıyla buluşup hasret giderdiler. Ve günün sonunds yine beraber kalmışlardı.

Aylar geçti. Helen hamile kalmış, üstüne doğurmuştu. Bebeğin adını Helen koymuştu. Ruby. Ruby Brightside. Ruby büyümüştü, iki yaşına geldi.
Brightside ailesi gezintiye çıkmışlardı ama Helen halsizlendiğinden bu gezintiyi yarı da kesmek zorunda kaldılar. Mr. Brightside kızını kaldırıp omuzlarının üstüne yerleştirdi. Karısı Helen'i ise kucaklamıştı. Kulübeye girdiler. Mr. Brightside karısını yatırıp üstünü soydu. Alnına ıslak bir bez koydu. Ruby meraklı gözlerle anne babasını izlemekle meşguldü.

Mr. Brightside kızını kucaklayarak aldı. "Gel bakalım küçüğüm anneyi tek bırakalım."

Helen, iyileşinceye kadar Mr. Brighstide hiçbir şekilde kendisinden ödün vermemişti.

Derbyshire'de Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin