18. Bölüm

26 3 0
                                    







Helen, sabah uyandığında üstünü giyinmişti. Saçını topladı ve kahvaltı masasına indi. İnmesiyle moralinin bozulmasi bir olmuştu. Kahvaltıya Lincoln'lar cağırılmıştı. Daha önce ziyaretlerini sabırsızlıkla bekleyen Helen şimdi onların -özellikle John Lincoln'un- burada olmamasını diliyordu. Helen masadakilerle selamlaştı. Başlarında bekleyen uşak Helen'in çayını doldurup geri çekildi. Helen, bir şeyler atıştırmaya çalışırken, John Lincoln'un meraklı bakışlarını üzerinde hissetti fakat ona doğru bakmadı ve Ginny ile kısa bir konuşma yaptı. Kahvaltıdan sonra Lincoln'lar biraz daha oturmuşlardı. Helen ve Ginny başbaşaydılar. Maria çiftlikteydi.

Ginny, o an Helen'in hiç de beklemediği bir şeyi düşüncesizce apaçık söyledi. Öyle ki Helen gülmesini saklamak için bir süre masanın üzerindeki bibloyla ilgileniyormuş gibi yapmak zorunda kaldı.

"Helen, kuzum Londra'daki baloyu hatırlıyor musun? Ne güzel bir gündü. Üstelik daha önce Mr. Brightside'in bu kadar yakışıklı bir adam olduğunu farketmemiştim. Oysa o günkü baloda en yakışıklı adam da oydu. Harika bir partnerdi. Sanırım Mr. Brightside'dan hoşlanıyorum."

Ginny söylediklerinin utancını hemen hissetmişti, iri yanakları kıpkırmızı kesildi.

"Bak sen bizim Mr. Brightside'a genç kızları ayartıyor demek!"

Helen, bunu şakacı bir tavırla söylemiş olsa bile Ginny bunu algılayabilecek kadar kendinde değildi, doğal olarak savunmaya geçti.

"Hayır asla öyle bir şey yok, ben Mr. Brightside'in ismini lekeleyebilevek hiçbir ithamda bulunmuyorum. Yalnızca onu beğendim, hepsi bu kadar."

Helen, arkadaşının bu durumuna alaycıl olmayan bir tavırla içtenlikle gülüp omzunu okşadı. Bir an ona dün gece Mr. Brightside'in kendisine nasıl süt dökmüş kedi olduğunu anlatmak istediyse bile abisiyle aralarındaki flört yüzünden susmak zorunda kaldı. Ginny'i kendisine rakip görmüyordu bu yüzden fazla sinirlenmedi.

"Helen, Mr. Brightside ile bana çöpçatanlık yapsana."

Helen, ayağa kalktı ve kesin bir dille bunu reddetti.

"Hayatta olmaz, sen ve Mr. Brightside öyle mi? Sen çıldırmışsın." Yapmacık bir tavırla gülümseyip Ginny'nim saflık okunan yüzüne muziplikle baktı. Abisini reddettiğinde Ginny ile bir daha görüşmemeyi diledi. Onun arkadaşlığına ihtiyacı yoktu.

Bir süre sonra Lincoln'lar keyifli geçirilen zamanın ardından konaktan ayrılmak üzereydiler ki John Helen'i holde yakaladı ve onunla tek başına konuşmak istedi. Helen, buna boyun eğdi, daha fazla onu bekletemezdi.

Onu reddettiğini söyledi. John Lincoln, sinirleri boşalarak bozuk bir kahkaha attı.

"Yanlış duymuş olmalıyım."

Ancak Helen'in kararlı ve ciddi bakışlarının beraberindeki sessizlikle reddedildiğinden emin oldu. Birkaç defa Helen'i ikna etmeye çalışmış olsa bile karşısındaki genç kızın inadı karşısında yenildi. Onun demir bir iradeye sahip olduğunu söyleyip önce onu gururlandırdı sonra aldığı red cevabıyla birlikte duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Şapkasını çıkardı ve ellerini önünde bağladı. Yüzünde yapmacık bir gülümseme belirdi.

"Yine de beni ilk an da reddedip aptal gibi hissettirmediğin için minnetarım Helen ve tahmin edersin ki bu redde rağmen sana hala yakın olmak gururuma yakıştıramayacağım türden bir hareket olurdu. O yüzden ilk fırsatta görev yerimin değiştirilmesini talep edeceğim ve böylece birbirimizi görüp sıkılmayacağız.

Helen, John Lincoln'un iyimser yaklaşımıyla birlikte ezildiğini hissetti. Bir an sonra John Lincoln'a haksızlık yaptığını kabul ederek ondan kendisini bağışlamasını istemek cüretinde bulundu. Neyseki John Lincoln gerçekten de alçakgönüllü kibar bir adamdı ve Helen'i bağışladığını söyledi. Şapkasını kafasına geçirip arkasına dönmeden önce Helen'in elini öptü ve onunla vedalaştı.

Helen iç çekti, o iyi bir adamdı.

Durumu anne babasına açtı. Babası bunu sevinçle karşılayarak kızının iki yanağını da sevecenlikle öpüp sarıldı. Annesi ise bu duruma bozulmuştu ve kızının nankör biri plduğu hakkında söylenmişti. Öyle ki o gün kızlarıyla yapacağı kır yürüyüşüne katılmamıştı.

Derbyshire'de Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin