21. Bölüm

25 2 0
                                    

Emily'nin yüzünde rahat bir ifade vardı. Kapıyı çalıp da içeri kabul edilince beyini selamlayarak içeri girip kapıyı kapattı. Mr. Brightside, göz ucuyla Emily'e rastgele bir bakış attı. Emily, utangaç bir tavırla masaya sütlü kahveyi bırakırken bir aksaklık oldu ve fincan Emily'nin elinden kayıp masaya düştü, Mr. Brightside hızlıca kağıtlarını kurtardığında sütlü kahve çoktan masayı mahvetmişti. Emily, ürkek bir tavırla beyine baktı.

Mr. Brightside, Helen tarafından şuan bu duruma bile sinirlenmeyecek kadar rahatlatılmıştı. Yine de çalışanları üzerindeki otoritesinin sarsılmaması adına otoriter bir tavırla azarlayıp temizlemesini emretti.

Daha sonrasında ofisinden çıkıp yatak odasına girdi. Yatağın yanına geldiğinde durdu ve çömeldi. Helen, yatağın ucunda uyuyordu. Üzerinde yorgan vardı ama bu, geceliğinin askısı omzundan düştüğünden açıkta kalan iri göğsünü kapatmak için yeterli değildi. Mr. Brightside, karısının askısını yorganı çenesine kadar çekerken Helen uyanmıştı.

"Uyandın mı yavrum?"

Helen, yavru bir kedi gibi gülümseyerek mırıldanırken yatağın içinde iyice kıvrandı. Mr. Brightside, o kısacık bir an da Helen'i iyi ki hanımı yaptığını düşünüp bir rahatlama duydu Helen'den önce beraber olduğu kadınların ne kadar değersiz olduğunun ayırdındaydı. Mr. Brightside, daha önce hiçbir kadına karşı böylesine şefkat ve şehvet duymamış, erkeksi güdülere sahip olmamıştı. O Helen'le tanışmadan önce yalnızca kibar bir salon beyfendisiydi. Helen ise onun içindeki erkekliğin uyanmasına sebep vermiş, onu güçlü bir adama dönüştürmüştü.

"Yemek yemek ister misin?"

"Hayır."

"Hmm... Peki yapmamı istediğin bir şey var mı?"

Helen, bir yavru kedi gibi kocasının gözlerinin içine bakarken, küçük elleri kocasının iri kollarında geziniyordu. Bir şey söylemek istiyor ama utanıyormuş gibi görününce Mr. Brightside şefkatli bir tınıyla nolduğunu sorunca Helen çekingen bir tavırla "Sormak istediğim bir şey var ama nasıl sorulur bilmiyorum.. Çok tuhafına kaçacak... Sormamam daha iyi... Evet, evet."

Helen, duraklayarak düşünerek konuşunca Mr. Brightside, meraklanmıştı.

"Senin anlattığın her şey kulağıma bir masal kadar güzel çalınır. Sor bakalım soracağını."

Helen, utangaç bir sesle, titreyen gözlerle kocasının sefkatli gözlerine baktı.

"Peki o zaman soruyorum; Seni tatmin edebiliyor muyum?.. Bu çok utanç verici ama günlerdir bunu düşünüyorum. Benim gibi minyon yapılı bir kadın, senin gibi iri ve becerikli bir adamı daha ne kadar memnun edebilecek?"

Mr. Brightside gülümsedi. Baş parmağını Helen'in dolgun pembe dudakların da sürterken

"Seni tatmin edebiliyorum mu? Dürüst olmamı istiyorsan hayır diyeceğim. Sana karşı açlığım bir türlü dinmiyor. Tüm gün boyunca bizi düşündüm ve kafamı işime veremeyince soluğu yanında aldım. Şunu bilmelisin ki; bu soruyu bile sormakla beni çok fazla tahrik ettin. Tüm vücudum karıncalandı ve ısındı ama seni bugün daha fazla yormak istemiyorum."

Helen, kocasının kendisini arzuladığını farkedince muzip bir şekilde gülümseyip onu öptü. Bu küçük bir hareketle bile kendisini olağanüstü tahrik edilmiş halde bulan Mr. Brigjtside el çabukluğu ile üstündeki çıkarıp attı. Helen'i çevirip kucağına aldı ve bir süre onu öpüp okşadı. Helen'in zevk suyu gelince tahrik olarak inledi ve onunda zevk suyu aktı. Helen'e sıkıca sarılırken, karısı kulağına doğru sıcak nefesini vererek konuştu.

Derbyshire'de Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin