3. Bölüm

40 4 0
                                    

"Yaşlı Smith çiftinin ziyaretleri epey keyifli geçmiştir ve Smithler, bu esnada kuzenleri Marianne Smith'in düğün haberini alarak Bath'te yaşlı Smith'lerin lüks kulübesine yerleşirler."

Konaktan ilk ayrılan elbetteki sabırsız yaşlı Smith çifti okurken, Anthony ve Kate'de çocuklarıyla beraber peşlerinden gelmişler ve yaşlı Smith çifti bu mutlu genç çifti evlerinde ağırlamaktan büyük bir gurur ve sevinç duyuyorlardı. Yaşlı Mrs. Smith, oğlunun mirasçısı Mr. Anthony Smith ve karısı Kate Smith'le epey ilgileniyor, onları birçok kez muazzam manzaralı yürüyüşlere çıkartıyor, katılmalarında ısrarcı davrandıkları davetlerle onları tanıdıklarına karşı tanıtarak şaşırıyorlar ve böylece Derbyshire'deki sosyal hayatlarının özlemini çekmemelerini dilerken, kocası da direkt olarak olmasa bile ödediği miktarlarla beraber oğlunun mirasçısını ve gelinini memnun etmeye çalışıyordu. Mr. Anthony Smith, kendilerine gösterilen bu özene karşı büyük bir mahcubiyet duyuyordu. Sevgili karısı içinde durum farklı değildi. Kendilerine gösterilen hassasiyetim abartıya kaçtığını düşünüyor ve utanıp sıkılıyordu. Bir an önce ailenin diğer fertlerinin de gelmesini canı gönülden istiyordu çünkü böylece tüm dikkatler onların üzerinde olmayacak ve rahatlayacaklardı. Düşündüğü gibi oldu. Helen, ablası ve ablasının çocukları gelmişti. Bu huysuz yaradılışlı kadının kocası da bizim Mr. Smith ve Mrs. Smith'le beraber kulübeye teşrif etmişlerdi. Mrs. Smith, kayınvalidesini memnun edecek sözler söyleyerek yaşlı Mrs. Smith'i şımarttı. Kulübenin güzelliğinden ve ferahlığından övgüyle bahsetti. Mr. Smith, karısının bu tavırlarına anne babasına karşın pek soğuk kalıyor olsa bile bunu umursayarak bir sorun haline getirmeme olgunluğundaydı. Hatta tam aksine Karısının bu ilgili ve canlı halleri onu mutlu ediyordu. Karısının gençliği gözlerinin önüne geldi. Cam gibi olan beyaz cildi, aksi tavırlı yeşilli bakışları, uzun ve dalgalı kumral bakışlarıyla bütünleşiyordu. Mr. Smith ah ederek içini çekti, bir seferde hızla akıp giden zamana ah edip tasalandı. Zaman kimseye acımazdı. Aslında yaşına göre hala albenisi olan kadınını, aslında nasılsa hep yanımda olacak bahanesiyle gözardı ettiğini farkettiğinde hissettiği acıma ve pişmanlık duygusuyla hüngür hüngür kitaplarının arasında serbestçe ağladıktan sonra sakinleşti. Ağlamanın verdiği dinginlikle karısının koynuna sokuldu. Onu kollarının arasına alıp sardı sarmaladı. Mrs. Smith, bu beklenmedik ilgiye merakla yaklaştı. Bunca zamandır kendisine uzak olarak gördüğü kocasından böyle bir yakınlık görmek elbette içine ateş düşürdüğünden kendisini kocasından uzaklaştırmıştı.

"Ay, Bey bu yaştan sonra napıyorsun? Yoksa metres..? Üstüme sağlık, eğer böyle bir uygunsuzluk gerçekleşmişse yaşından başından, boyum kadar çocuklarından utan. Ve beni boşa" diyerek kocasını azarladı. Mr. Smith, bu iftiradan dolayı hiç alınmayarak dürüstçe duygu ve düşüncelerini itiraf etmişti. Gecenin sonunda çiftimiz huzurlu bir uyku çekmişlerdi.

Tabii, öykümüzün bu kısmı Helen henüz yeni evlenmişken, karıkoca tek başlarına yaşarken yaşanmıştı.

Günümüze dönelim.

Helen, bir süre kulübede vakit geçirdi, çok geçmeden Bath'in sosyetesine katılarak orada sevildi. Özellikle soylu beyefendiler, Helen'in güzel görünüşüne, soylu tavırlarına ve becerimi danslarına kapılmış gitmişlerdi. Hatta, evli adamlar bile Helen'e kur yapmakta çekinmiyorlardı. Bu beyefendilerin, aşıklarının ya da karılarının elinden kıskançlıktan ve dedikodu yapmaktan başka ne gelirdi? Ancak hiçbirisi de Helen, hakkında ahlaksızca suçlamalar yapmıyorlardı, çünkü kocalarının bu ahlaksızlığı elbette kendilerini de zor durumda sokarlardı. Bu yüzden Helen'in çirkin yüzlü ve kibirli yaradılışlı bir genç kız olduğu hakkında konuşuyorlardı. Helen, çok geçmeden bu derinleşmesi işitti ancak bu saygısız dedikodular Helen'i mutsuzluğa itmedi. Bu kıskanç leydiler, kimseler ise pek varoş kimseler olmalıydılar. Hiç ilgisi ve tanıklığı olmadığı içleri hasretle dolmuş kadınlara büyük bir acıma besliyordu.... Helen, kendisine gelen aşk itiraflarını reddediyor, hiç kimseyi yanına yakıştıramıyordu. Ama nedendir ki? Aslında bunların çoğu varlıklı, soylu yakışıklı beyefendilerdi. Ancak ilgi ve alakasını onlar üzerine yoğunlaştıramıyordu.

Derbyshire'de Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin