4. BÖLÜM

107 14 27
                                    

Merhaba biricik okurlarım? Nasılsınız? Lütfen iyi olun! Benim günlerim yoğun geçiyor! Aynı anda bir sürü şeyle uğraşınca yoruluyor insan.

Sizden tek bir şey istiyorum, yorumlar yapıp oylamanız. İnanın istediğim şey çok zor değil.
Bu hikâyeyi herkese duyuralım olur mu? Bence bu hikâyeyi herkes okumalı.

Sizi heyecanlı ve güzel bir bölümle baş başa bırakıyorum

İyi okumalar dilerim.

*****

🇹🇷🪖

🇹🇷🪖

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🇹🇷🪖


*****


(Yazarın anlatımıyla)





(2832 Rakımlı Tepe Üs Bölgesi)





Rüzgârın uğultusu, gecenin soğukluğuna hapsedilmişti ve Yakup Teğmen'in kulağına ölüm şarkıları fısıldıyordu. Sanırsınız dışarda ölüm kalım savaşı vardı. Silahlar patlıyor, bedenler yere saçılıyordu. Bir cephede çaresizlik, diğer cephede ise merhametsizlik kol geziyordu.
Çığlık çığlığa... Sonu yokmuşçasına devam ediyordu savaş, ama bir sonu vardı. Ağızlardan çıkıp gökyüzünü kana boyayan son nefesler bunu sonlandıracaktı.

Yakup Teğmen, yorganın altında tir tir titriyordu.

"Hayır, ölme! Dayan aslanım, kurtaracağım seni," diye sayıklıyordu.

Belli ki rüyasında yaralı bir askeri kurtarmaya çalışıyordu. Bu nedenle bir sağa bir sola gidiyordu yatakta ve gittikçe terliyordu. Bir anda, kan kokusu içeriye süzülerek Teğmen'in burnuna doldu.

"Hayır," diye bağırarak uyandı.

Gözlerini karanlığa dikerek derin bir nefes aldı. Rüya ile gerçeklik birbirine karışmıştı zihninde. Bir an için, konteynerin içinde değil, savaşın tam ortasında, yaralı askerlerin çığlıkları arasında olduğunu sandı.

Yakup Teğmen, karakola doktor olarak atanmasının ardından aynı kâbusu tekrar tekrar görmeye başlamıştı. Bu kâbuslar o kadar canlıydı ki, uyandıktan sonra bile titremeye devam ediyordu.

HAKİ: İLK VE SON NEFES Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin