Dünya acımasız bir yerdi ve bunu yaşadıkça daha da iyi anlıyordum. Arkadaşlarımın "zenginlik mutluluk getirmez" lafı beni pek ikna etmiyordu doğrusu. Bana göre zengin olan birisi otomatikman mutluydu. Eşek gibi işe gidip, sadece kirayı ödeyebilmek hayat değildi daha çok hayat mücadelesiydi benim için. Hele bide evin eve benzemiyorsa, çabalarının boşa gittiğini anladığın andır. Benim bu asla bitmeyen hayat mücadelesi enerjimi seneler boyunca emmişti. Beni zengin yapabilecek en küçük fırsat bile bulsaydım, ona tutunmak için canımı alırdım. Ve sanki böyle bir fırsat geçmişti elimize.
Düşüncelere kapılmış bir şekilde ayakkabılarımı da giydiğimde, arkadaşlarımı beklemiştim. "Cesur, Elif!" diye bağırdığımda, Elif'in artık geç kalmasından bıkmıştım. En kötü huylarından birisiydi ve eğer ilk iş günümüzde buna beni de dahil etseydi, külahları değişirdik. "Tamam geldik" diye geri bağıran Cesur, nefes nefeseydi. "Elif nerde kaldı?" dediğimde, "burdayım" demişti daha bluzunun önünü düğümleyerek. Artık hazır olduğumuz için, arabaya doğru yol almıştık. "Bekleyin!" diye arkamızdan gelen Yaman, elime bir şey tutuşturmuştu. Ne olduğunu anlamam saniyeler sürmüştü. Gözlerim dolduğunda, elime kolyemi sıkıştırmıştı. Annem ve babamdan tek kalan hatırayı kaybettiğim için günlerce ağlamıştım ama Yaman çöplerin içini karıştırıp bulmuştu. Ona hiç düşünmeden sımsıkı sarıldığımda, "umarım bol şans getirir" demişti kulağıma doğru konuşarak.
"Sen bunu nasıl-" diye konuşmaya çalıştığımda, "bunu merak etme Asi" demişti bu olayı fazla büyütmeyerek. Hepimize dönüp, "dikkat edin kendinize" dediğinde, Yaman'ın aslında kuşkulu olduğunu anlamıştım. Gördüğüm bir ilanı okuyup, şansımı denemiştim ve ilginç bir şekilde anında alınmıştık. Geriye sadece sözleşmeyi imzalamak kalmıştı. Tabi ki bu olay sadece bana değil Yaman'a da tuhaf gelmişti. "Asi bak ben bize bakıyorum" diye konuştuğunda, elini attırmıştım. "Yaman bunu konuşmuştuk" dediğimde, bizi güçsüz görmesine sinirlenmiştim. "Artık yetmiyor" diye parayı ima ettiğimde, Yaman derin bir nefes almıştı. Biliyorum bunu dediğimde aslında kendine yükleniyordu, ama başka türlü de bırakmazdı bizi. "Başka bir iş bulmaya çalışacağım" dediğinde Elif artık dayanamayıp, ağzına börek sokmuştu. "Hadi geç kalacağız senin yüzünden" diye güldüğünde, Yaman da böreği sinirle çiğnemeye başlamıştı. "Hadi dikkatli olun" diye dolu ağzıyla arkamızdan bağırdığında, Cesur biraz gülmüştü.
Arabamız pek fiyakalı bir şey bile olmasa bizi bir konumdan diğerine sürebilecek kapasitedeydi. Elif şoför koltuğa geçtiğinde, bende yan koltukta yer almıştım. Hepimizin morali bir tık bozuktu. Sonunda Cesur sessizliği kırmıştı. "Hizmetçi olmak hep hayalimdi" diye ironik şekilde konuştuğunda, ben gözlerimi döndürmüştüm. Zaten düşüncelerim oldukça karanlıktı birde Cesur'un bu pesimist lafları üstüne eklendikçe, ağlayasım geliyordu. "Temizlikçi servisi olacağız bir kere" diye yanlışını düzelttiğimde, Cesur gülmüştü. "Sen kendini böyle kandır, ikiside aynısı" dediğinde, artık kavga etmek için arkama dönmüştüm. Elif bunu anlayıp, birden ani bir frenleme yapmıştı. Öne doğru düştüğümde, Cesur birazcık kafasını çarpmıştı. "Ne yapıyorsun ya?!" diye sinirlendiğinde, "kavga etmenin vakti değil" demişti Elif gergin bir şekilde. "Cesur sende bizi küçümseme, yoksa psikolojik olarak tamamen çökersin orada" diye eklediğimde, Elif başını sallamıştı. Cesur artık anlaşılmaz bir şeyler mırıldandığında, yolculuğun geri kalanı sessiz geçmişti.
Araba durduğunda, geldiğimizi anlamıştım. İnmekten çekinsem bile, kapı koluna uzanmıştım. Elif hızlıca indiğinde, Cesur ve ben biraz tereddütle inmiştik. Üçümüz bir sırada durduğumuzda, apartmana ağzımız açık bakmıştık. "Hani küçük bir apartman yardımı yazıyordu?" diye konuştuğumda, elimdeki kolyemi sıkmıştım. Elif de şaşırdığında, ben "tabi zengin olmayan zaten temizlikçi tutamazdı" demiştim. "Bakalım daha ne yalanlar ortaya çıkacak" diye gülen Cesur'a artık hem Elif hemde ben bakmıştık. "Cesur süper moral oldun bugün gerçekten" dediğimde, ev sahibinin kapısına gelmiştik. Arkadaşlarımı sakinleştirmek için ellerini sıkmıştım. Artık zile bastığımda, nedensizce tuhaf olmuştum. Zenginleri hiç bir şekilde sevmiyordum ve hayatım boyunca insanları ezmeyi sevdiklerini düşünüyordum. Tabi ki benimde karekterim dişli olduğu için, kimse beni ezememişti.
Kapı açıldığında, Cesur'un gözleri sevinçle açılmıştı. Önümüzde sarı saçlı ve uzun boylu bir kadın duruyordu. Sakızını bir şişirip, patlatıyordu. Üzerinde sadece kalçalarında biten bir üst vardı. "Kimsiniz?" diye bize yaklaştığında, bir kerede bizim giyisileri yargılamıştı. "Biz temizlikçiyiz" diye dişlerimin arasından konuştuğumda, "evet orası belli zaten" demişti gülerek. "Ozaman sormanı mantıklı bulmadım" diye geri cevap verdiğimde, Elif beni sakinleştirmek için elimi sıkmıştı. "Ne ya herifin fahişesi bize kapıyı açıyor" diye mırıldandığımda, kadın duymamıştı dediğimi. "Hadi madem gelin" dediğinde, isteksiz şekilde konuşmuştu. Ayakkabılarımı çıkarmak istediğimde, kadın kolumu tutmuştu. "Hayır canım burada ayakkabı ile giriliyor" diye yine önüne döndüğünde, nedensizce utanmıştım. Ama bu kız daha biraz konuşsaydı belki bugünden işimden olabilirdim. "Ne biçim birisi bu adam ya?" diye gıcık olduğumda, Cesur beni onaylamıştı. "Kapıya bile gelmiyor" dediğimde, sarışın kadın bizi oturma odasına götürmüştü.
Sonunda apartman sahibini gördüğümde, içim daha da daralmıştı. Tipik zengin, kendini beğenmiş birisiydi. Kim için çalışacağımızı merak ettiğim için, analiz etmeye başlamıştım onu. Oda tasarımı ilginçti ama kendi tarzına daha da emek sarf etmişti. Üzerinde atletini örtecek çok pahalı kumaştan oluşan bir yaz ceketi vardı. Yüzü zayıf ama keskindi. Gözleri ela gibi bir renkti ama güneş vurduğunda, daha da açılan renklere benziyordu. Çok terbiyesiz ve ukala bir şekilde oturduğu için, kendimi bir şey söylememek için zor tutmuştum.
"Oturun" diye emrivaki şekilde konuştuğunda, sesinin beklenmedik şekilde kalın olduğunu öğrenmiştim. Sadece alınmak için, dediğini uyguladığımızda, bize boş boş bakmıştı. Yüzünü ekşittiğinde, ellerim sinirden titremeye başlamıştı. Önümüze köpeğin önüne atar gibi bir sözleşme attığında, artık belli bir şekilde gözlerimi döndürmüştüm. "Ne bu?" diye sorduğumda, adam masasına dayanmıştı. "Doğru sizde okuma yazma da yoktu değil mi?" dediğinde, şimdilik de sessiz kalmayı mantıklı bulmuştum. Piç herif. "Var" diye monoton bir şekilde cevap verdiğimde, "burada en az 6 ay benim için çalışacağınız yazıyor" demişti elindeki sigaranın ucunu yakarak. Yavşak herif bizi insan olarak görmüyordu ve dumanını bilerek bizim tarafa üfürüyordu. "Ve eğer aksini yaparsanız sizi bir para cezası bekliyor" diye sırıttığında, "ve bu para sizde yok" demişti kötü durumumuzdan faydalanarak.
"Esir gibi yani?" diye onun iş ahlakını sorguladığımda, yüzüme bile bakmamıştı. "Çenelisin sen galiba" dediğinde, "evet ama aslında böyle laflara genellikle tepkim biraz farklı oluyor" demiştim onu döveceğimi ima ederek. "Klişeleri tamamlayan bir ekip" diye konuştuğunda, artık ayağa kalkmıştım. "Ben senin için çalışmam" dediğimde, çantamı da koluma takmıştım. Arkadaşlarım da hiç düşünmeden peşime takıldığında, ruhsuz adam sigarasini kül tabağında söndürüp, arkamızda durmuştu.
"Tam 100.000 Tl" diye konuştuğunda, olduğum yerde donmuştum. Tanımadığım bir adama karşı gururumu korumak gerçekten önemli miydi? Hele bir de bizi oturduğumuz çukurdan kurtarabilecekse? "Hafta içi işçi odasında kalacaksınız ve hafta sonları evinize gideceksiniz" diye devam konuştuğunda, bir adım devam yürümüştüm. "150.000 Tl her ay" diye fiyatı daha da çıkardığında, "ve bu son teklifim" demişti geri oturarak. Ellerimi yumruk şekline getirdiğimde, Cesur düşünmeden, "tamam" demişti. Cesur elimize sözleşmeyi verdiğinde, ben daha tedirgindim. Sarışın adam kafasını sağ tarafa çevirip, benim ne yapacağımı merak ettiği için, "böyle teklif bulamazsın hırçın kız" demişti benim beynime işleyerek. Elif de imzaladığında, benim bir şartım vardı. "Ben burada hafta içi kalmam ama" dediğimde, "ozaman maaşında düşüklük olur" demişti adam. Uzun bir of çektiğimde, artık elimdeki sözleşmeyi imzalamıştım. Tam imzalarken, önümdeki ismini bile bilmediğim adam zevkten dört köşe olmuştu. Bu paraya ihtiyacım olmasaydı ona bu zafer duygusunu asla tattırmazdım ama işte ihtiyacım vardı.
Umarım bu karardan pişman olmazdım...
Yeni bir kurgu ve yeni bir AsLaz. Benden çok isteyen oldu yoksa benim için bitmişti bu ff işi.
Biraz değişik bir hikaye ve oldukça daha piç bir Alaz ama beğenirsiniz diye düşünüyorum.
Başları hep biraz zor oluyor 👀Sonraki bölümler daha heyecanlı oluyor ama pek spoi vermek istemiyorum 😃
Sizleri seviyorum ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyunun kölesi
Romance"bahse girer misin?" diye konuşan zengin züppe, gözlerini fakir kızdan ayırmamıştı. "Bu kızı bir aya kalmaz, ayarlarım" dediğinde, yüzünde bir sırıtma oluşmuştu... "Ne oldu hizmetçi kız?" "Oyunumu beğenmedin mi?"