"Hele bide Asi gibi zor bir kadını" diye konuştuğu an, elimdeki hediye avucumdan kaymıştı.
Son gördüğüm şey Alaz'ın da beni görmesiydi. Kafasını eğdiği an, gözlerindeki paniği görmüştüm. Kahretsin. Bende her şeyi salak gibi inanmıştım. Hızlıca yürüdüğümde, kalbimi tutmaya başlamıştım. Sakinleşmek imkansızdı. "Yaman için" diye son bir kez mırıldandığımda, kafamın döndüğünü de fark etmiştim. Nefes alış verişim düzensizleştiğinde, elime astım spreyimi almıştım. Titremekten sıkamadığımda, mırıldanmaya başlamıştım.
Alaz'ın arkamdan geldiğini duyduğumda, panik atağı geçirdiğimi belli etmemeye çalışmıştım. Partideki insanların arasına karışmak istediğimde, boşa çabaladığımı anlamıştım. Alaz denilen şeytan herif çoktan kolumu tutmuştu. Nefes alışımı düzenlemeye çalışıyordum o yüzden burnumdan derin bir soluk almıştım. İfadesiz şekilde yüzüne döndüğümde, Alaz'ın çaresiz göründüğünü fark etmiştim. "Asi dinle beni" diye konuştuğunda, gülmeye başlamıştım. Sinirim baya bozulduğu için, gülüşüm daha da artmıştı. Alaz endişelenmeye başlamıştı bu her halinden belliydi. "Tabi tabi dinlerim" diye konuştuğumda, "hatta istersen dinlerken elini de tutarım" demiştim pasif agresifçe. "Bak senin ne duyduğunu bilmiyorum ama" diye konuşarak, cümlesine başladığında, sırıtmıştım.
"Benimle oynamak istediğini duydum" dediğimde, Alaz derin bir nefes almıştı. "Bak ben gerçekten-" dediğinde, "sen ne?" demiştim gülerek. Gururum yüzünden üzüldüğümü bile belli etmemeye çalışmıştım. "Sen yoksa gerçekten sana aşık olduğumu falan mı zannediyorsun?" diye güldüğümde, diğer partidekilere yönelmiştim. "Hey bi buraya bakın" dediğimde, Alaz ne yapmaya çalıştığımı kestirememişti. "Siz bu adamı tanıyor musunuz?" diye bağırdığımda, çoğu kişi kafasını sağa sola sallamıştı. Tanımıyorlardı. "Daha doğru soracağım, siz bu adama sarhoş olmadan katlanabiliyor musunuz?!" dediğimde, hepsi karışık ifadelerle yüzüme bakmıştı. "Bak evindeki insanlar bile tanımıyor seni" diye konuyu değiştirdiğimde, Alaz kolumu daha da sıkmıştı. "Ben arkadaşlarından bile sevilmeyen bir adama mı aşık olacağım?" dediğimde, Alaz'ın yavaşça laflarımı içerlediğini görmüştüm.
"Zenginsin evet ama bir okadar da zavallısın" diye dudaklarına yakın şekilde konuştuğumda, Alaz'ın yüz ifadesi düşmüştü. Bingo onun egosunu kırmıştım. "İşi gücü bırakıp, bir hizmetçiyi ayarlamaya çalıştın" diye kulağına fısıldadığımda, Alaz iyice rahatsız olmuştu. "Ne yapıyorsun?" dediğinde, "özür diledim ya" demişti yanlışını itiraf ederek. "Bende sana diyorum ki" diye konuştuğumda, "senden bir tık bile hoşlanmadım" demiştim yalan söyleyerek. Alaz gözlerimde gerçekleri aradığında, "yalan söyleme" demişti beni başka bir cevaba darlayarak. Egosunu tamamen kırabilmek için, çok zor hazmedilecek bir cümle söylemiştim. "Beni sevmiyorsan bu beni ilgilendirmez, sen daha kendini sevememişsin" dediğimde, Alaz'ın gözleri üzüntüden, sinire geçmişti. İşte bu onun gerçek yüzüydü. Hiç üzülüyormuş gibi davranmasına gerek yoktu.
Sözleşmeyi okuduğum için, öylesine işi bırakamayacağımı biliyordum. Birden Alaz'ın mutfağına geçtiğimde, elime bir porselen tabağı almıştım. Elimi havaya kaldırdığımda, Alaz ellerini göğsünün önünde bağlamıştı. "Kov beni" diye ciddi şekilde yüzüne baktığımda, öylesine çekip gidemeyeceğim beni çaresiz bırakmıştı. "Hayır" dediğinde, iki üç tabak düşürmüştüm. Kırılan cam parçaları yüzünden insanlar şaşırmıştı. Gözlerim Elif'i aramıştı ama o olanları uzaktan izliyordu. Merak ettiği belliydi ama benim kızgın olduğumda, gözümün döndüğünü de biliyordu. Kimsenin beni tutamayacağını en iyi o biliyordu. Bu işten kovulmayı başarmalıydım. Elimden bardakları düşürdüğümde, Alaz hareket bile etmemişti. Beni kovmaya niyetli olmaması beni daha da gaza getiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyunun kölesi
Romance"bahse girer misin?" diye konuşan zengin züppe, gözlerini fakir kızdan ayırmamıştı. "Bu kızı bir aya kalmaz, ayarlarım" dediğinde, yüzünde bir sırıtma oluşmuştu... "Ne oldu hizmetçi kız?" "Oyunumu beğenmedin mi?"