Akşama kadar beni eşek gibi çalıştıran Alaz bey, halen merhamete gelmemişti sanırım. Tüm bahçesini topladığımda, arkadaşlarımın bile işçi odasında uyuduğunu fark etmiştim. Herkes dağılmıştı bir ben ayaktaydım. Onların uyuması bana batmıyordu ama yinede haksızlık olarak görüyordum bunu. Artık saate baktığımda, 12 olduğunu görmüştüm. Siktiğimin çocuğu, kolunu da boyatmış boyama kitabı gibi. Son tabakları da elime aldığımda, esnemiştim artık deli gibi. Yaman bana şimdiden kaç tane mesaj yazmıştı ama hiç birine geri dönememiştim. Ne diyecektim? Yaman sana yalan söyledim ve aslında halen kötü ve zengin patronum için çalışıyorum. Bide üstüne üstlük mesaimi uzattı sen beni bekleme mi?
Uykusuzluktan sendelediğimde, beni birisinin tuttuğunu fark etmiştim. "Umarım bu sefer de seni ellediğim için kızmamışsındır" diye karizmatik şekilde gülümsediğinde, elimdeki tabakları almıştı. Gerçekten kafam döndüğü için, desteği üzere sevinmiştim. Ama tabi ona bu sevinci yaşatmamak için kendimi ondan çözmüştüm.
"Sağol Alaz bey ama gerekmez" diye konuştuğumda, Alaz arkasındaki masaya dayanmıştı. "Hiç mi gücüne gitmedi?" diye sırıttığında, "ne?" demiştim artık sinirli şekilde ona dönerek. "Yine ne oldu?" diye sonunda patladığımda, gülmeye başlamıştı. "Sinirlenince biraz tatlı olmasaydın, seni uyarırdım" dediğinde, parmağımla artık onun göğüsüne dürtmüştüm. "Alaz bey bırakın artık işimin başına geçmek istiyorum" diye konuştuğumda, "ama gördüğüm gibi gücüne gitmiş" demişti parmağımı dikkatli şekilde tutarak. "Arkadaşların mışıl mışıl uyurken, sen burada deli gibi çalışmak zorundasın" diye tam sinir olduğum noktayı dile getirdiğinde, "ve senin kötü kalpli patronun sana fazla iş yazıyor" demişti bana yaklaşarak. Sadece önümde dikilmesinden bile aurasını hissetmiştim. Kokusu akılda kalıcıydı ve sanırım böyle büyük bir göt olmasaydı bu beni biraz tatmin edebilirdi. Ama maalesef götün tekiydi. "Kötü müyüm sence?" diye sıkıştırdığında, bunun cevabını vermek istememiştim.
"Alaz bey beni yanlış anlamayın ama daha bir kaç işim var" diye ayakta kalmaya çalıştığımda, son tabaklarımı elimden alıp, masaya koymuştu. Beni şaşırtarak, masanın bir köşesine kafeslemişti birden. Bu bana hiç profesyonel gelmediği için, en küçük yeri bile değerlendirmiştim. "Neden bana gelip, şikayetçi olmadın?" dediğinde, artık gözlerimi döndürmüştüm. Ama o bana daha da yaklaştığı için, masanın iki tarafını tutmuştum. Elimle göğüsünü tuttuğumda, geri basmasını dilemiştim ama bu onu hiç engelleyememişti. "Neden bana kızmadın?" diye sırıttığında, nefesimin daraldığını hissetmiştim. "Çocuk muyuz?" dediğimde, geri basmasını istemiştim halen. Dediğim lafı anında cevaplamak peşinde olan Alaz, tüm alanımı kaplamıştı. "Bana gelip şikayet etmeni ummuştum" diye gerçek amacını açıkladığında, "ama gelmedin" demişti biraz üzülerek. Bana bunu nasıl bu kadar apaçık söyleyebiliyordu hiç aklım almıyordu.
"Yani benim burada bu geç saatlere kadar çalışmamın sebebi sizin canınızın sıkıldığı için miydi?" diye çıldırmak üzere olduğumda, Alaz arsızca kafasını sallamıştı. "Bana gelirsin benimle ilgilenirsin diye düşünmüştüm" dediğinde, şaşırmıştım. Bu kadar açık sözlü birisine hayatımda rastlamamıştım. Artık kafamı eğdiğimde, "Alaz bey isterseniz sınırınızı aşmayın" demiştim artık bende geri yaklaşarak. "Neden?" diye konuştuğunda, aramızdaki ilişkiyi ve atmosferi kesinlikle beğenmemiştim. Git gide tansiyon yükseliyordu. "Çünkü ben odanıza aldığınız kadınlara benzemem" diye cevap verdiğimde, halen Alaz'da olan bıçağımı cebinden almıştım. Benim onu nasıl bulduğumu anlamayan Alaz, şaşkınlığını saklamaya çalışmıştı. Aynı zamanda aslında gizlice tehdit ettiğimi de fark etmişti. "Sizi bir daha uyarmayacağım" diye dişlerimin arasından konuştuğumda, Alaz'ın gözleri dudaklarıma kaymıştı.
Elini dudaklarımın üstüne koyduğunda, hafifçe alt dudağımı okşamıştı. Ona sinirlenemeden önce, "yemek bulaşmış" demişti gülerek. Halen elini çekmediğinde, gözleri hafifçe kısılmıştı. Benimle öpüşmek istediğini anlamıştım ama ona kesinlikle böyle bir şans vermezdim. "Enteresan çünkü hiç yemek yiyebildiğim bir paydosum olmadı" diye lafı çaktığımda, Alaz sessiz kalmıştı. Aynı zamanda ağzında koskoca bir sırıtma oluşmuştu. "Tüh yakalandık" diye olayı ciddi almadığında, rahatsız olmuştum. Her kadının onu beğeneceğini düşünmesi beni kendimden alıyordu. "Alaz bey" diye uyardığımda, "beyi bırakabilirsin şu an kimse yok" demişti aramızdaki farkları kaldırmaya çalışarak. "Ben bey demeyi tercih ediyorum şu an" dediğimde, uzun süre bir nefes almıştım. "Aramızda şu an olan her neyse, hiç beğenmedim" diye ciddi şekilde konuştuğumda, "ve eğer gerekmezse beni geç saatlere yazmayın" demiştim ricamı belli ederek. Alaz'ın kolunu yanlarımdan çözdüğümde, son tabakları da mutfağa doğru götürmek istemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyunun kölesi
Romansa"bahse girer misin?" diye konuşan zengin züppe, gözlerini fakir kızdan ayırmamıştı. "Bu kızı bir aya kalmaz, ayarlarım" dediğinde, yüzünde bir sırıtma oluşmuştu... "Ne oldu hizmetçi kız?" "Oyunumu beğenmedin mi?"