🔸13.BÖLÜM: ÇARPICI İZLER

136 26 5
                                    

Başım dönüyor, midem bulanıyor ve içimde kopan fırtına yüzünden okuduğum kelimeleri algılamakta zorlandığımı hissediyordum. Sadece korkunç bir kâbus görüyor olmayı dilerdim; Gözlerimi açacaktım ve yeniden kendi küçük güvenli dünyamda olacaktım. O zaman her şey çok daha basit, çok daha katlanılır olurdu... Ama her şeyin hiç olmadığı kadar gerçek olduğunu biliyordum ve görünüşe göre de başım cidden beladaydı.

Bu noktada kabul etmem gerekiyor ki, babam E-postasında bir hacker olduğumu söylerken yalan söylemiyordu.

Evet, bu doğruydu.

Yani, kısmen.

Belgelere yetkisiz erişimle ulaşmak, şifre kırmak, resmi dökümanları ele geçirmek gibi şeyler insanların sandığı kadar zor değildi. Yine de bunların hepsi resmi olarak suçtu ve ben hiçbir zaman suç işleyen bir insan olmamıştım. Kurallara her daim uyardım, çimlere bile basmazdım. O yüzden bunları yapabiliyor olsam da yapmamaya gayret göstermiştim. Şimdi de bu yüzden başım beladaydı işte.

Daha da kötüsü, babamın mesajda kimseye güvenemeyeceğimi söylemiş olmasıydı. İşin komik tarafı, bunu okumadan hemen önce Zack'e neredeyse bir hacker olduğumu, bu yüzden de adamların peşimden gelmekte pek de haksız olmadıklarını söylemek üzereydim. Kelimeler resmen dilimin ucundaydı. Son anda susmuştum çünkü hissediyor olduğum şaşkınlığa rağmen korkunç bir şüphe kalbimi ve ruhumu zehirli bir sarmaşık gibi kaplamaya başlamıştı...

Ya babam haklıysa?

Ya büyük bir hata yapıyorsam?

Ya Zack'de o adamlar için çalışan biriyse?

Ona güvenmiyor olmak bana kendimi suçlu hissettiriyordu çünkü resmen hayatımı kurtarmıştı ama üzerine düşününce, onu tanıyalı sadece bir gün olmuştu, değil mi? Hakkında bildiğim şeyler bir elin parmağını geçmezdi bile. Eğer o adamlar için çalışan biriyse ona böyle bir şey söyleyerek büyük bir hata yapmış olurdum çünkü o zaman babamın koyduğu herhangi bir şifreyi kırabilecek biri olduğumu anlarlardı.

Düşün, aptal. Kafamın içindeki ses bir türlü susmuyordu, belki işe yarar umuduyla gözlerimi sımsıkı yumarak sakinleşmeye çalıştım ama ne yazık ki bu yaptığım sesi daha da beter bir hâle getirmekten başka bir işe yaramadı; Bir gün önce tanıdığın bir insana gerçekten güvenebilir misin? Baban haklıysa ve Zack'de o adamın satın aldığı ajanlardan biriyse ayvayı yersin çünkü seni götürmek istese Zack gibi bir adama direnmene imkân yok. Nasıl dövüştüğünü, silah kullandığını kendi gözlerinle görmedin mi? Ona tamamen güvenebileceğinden emin olmadan ona böyle bir şeyi söyleyemezsin.

Sonunda da bunu yapamayacağıma karar verdim. Zack hayatımı kurtarmış bile olsa bu bir işe yaramazdı çünkü eğer o adam için çalışan biriyse zaten hayatımı kurtarmak zorundaydı. Bu yüzden içimde yükselen suçluluğu olabildiği kadar bastırdım ve babamın E-posta adresini kırarak kendime tam da Zack'e olduğunu söylediğim gibi bir mesaj yazıp gönderdim. Bilgisayarıma düşen bildirimin geliş saatini ve yerini düzenledikten sonra da bilgisayarı kapattım. Zack mesajı kontrol etmek isterse ona bunu gösterecektim, o zaman ona yalan söylediğimden şüphelenmezdi. Tabii mesajı silen O değilse. Bunun kimin yaptığını deli gibi merak ediyor olsam da öyle kolayca bulamayacağımı biliyordum. Kaldığım apartman eski, taş bir yapıydı. En yakın güvenlik kamerasını haclesem bile orası bir cadde olduğu için oradan günde en az bin kişi geçiyordu. Eh, bu da şüpheli listemi bir hayli kabartıyordu tabii.

Bir planı bırakın, en ufak bir şey bile düşünemiyordum. Zack'e güvenmeyeceksem... O zaman kime güvenecektim? Bir an annemi aramak, ona her şeyi anlatmak, ondan yardım istemek istedim. Şu an tek ihtiyacım olan bir aileydi ama endişeden kafayı yemek dışında annem böyle bir durumda ne yapabilirdi ki? Peki ya üvey babam? Ah, hayır. Bu daha da beterdi çünkü kesinlikle polise haber vermek isterdi ve Zack'in de bundan kesinlikle haberi olacağı için ona güvenmediğim açığa çıkardı.

Tehlike'nin Peşinde: Ajanlar Serisi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin