13

14 2 24
                                    

Yavvvvvrukuslarımm naberrrr ben iyiyim amk dün milli takımı izlicem diye bölüm atmayı unuttum bizim çocuklar yenildi ama olsun

(Hayatımda izlediğim tam anlamıyla iki maçtan biriydi diğeride zaten Avusturya ile olandı dahada izlemem BÜNYEM BU KADAR STRESİ KALDIRMIYOR DAHA FAXLA AMK BU ERKOLAR NASIK YAŞIYORLAR???!!!???)

Hayde bölüme asklarım (eşşşşşşek gibi bi bölümle geldimmmm) oy ve yorum yapmayı vermeyi unutmayın öpüldünüz ❣️

İyi okumalar


Binbaşının gelmesi üzerinden beş gün biz tabura geleli bir hafta olmuştu. Üç haftamız kalmıştı geriye. Bu bir hafta oldukça rahat geçmişti, askerlerden aldığımız kan değerleriyle her biri için detaylı rapor hazırlamıştık.

Bazı günler Jimin, hyung ve kızlarla taburun etrafındaki yerleri dolaşıyorduk ama başımızın kağıt işinden kalkabildiğini pek söyleyemezdim. Hem rapor ve ekstra evrak işleri hemde bunaltıcı sıcak hava birleşince dayanılmaz oluyordu.

Gayet sakin bir haftaydı, herhangi bir acil müdahele gerektirecek bir şey olmamıştı.

Şimdi ise saat öğlene geliyordu, güneş tam tepedeydi bugün ayrı bir sıcaktı. Çadırda elimdeki dosyayı kendine yelpaze şeklinde sallarken gözüm masaya kafasını dayayan Jimin'e kaydı.

"Jim iyi misin canım?"

Homurdandı kısaca, "Kookie, kendimi hiç iyi hissetmiyorum."

Kaşlarım çatıldı anında elimdeki kağıdı masaya bırakarak yanına gittim sakin ama hızlı adımlarla. Sandalyesinin yanına çömeldim, sapsarı altın saçlarına daldırdım ellerimi. Benim arkadaşım çok güzeldi, porselen bebek gibiydi güzelim benim.

"Neyin var arkadaşım, miden mi bulanıyor?" Kafasını kaldırdı yavaşça, gözleri nemlenmişti.

"Kook..." sıkıntıyla adımı söyledi, dolu gözleri anında akmaya başladı. Dayanamıyorum onu böyle görmeye, nemlenen gözlerimi çaktırmamaya çalışarak yüzüne gelen saçlarını arkaya taradım parmaklarımla.

"Kardeşim.. ne oldu güzelliğim anlat hadi?" Sakin sesimle boynuma atıldı, sıkıca sardım bedenini. Boynuma doladığı kolları arasında hıçkırarak ağlıyordu.

"K-korkuyorum.. çok korkuyorum Kook.."

Sarsılarak kollarımda ağlaması yüzünden göğüsüm sıkışmaya başlamıştı. Saçlarını öptüm, benim kardeşim çok üzgündü. Yüzünü omuzumdan ayırdım göz teması kurmak için.

"Şşht, sakin ol canım.. neyden korkuyorsun bu kadar anlat dermanını bulayım.."

Yanaklarındaki yaşları sildim. Derin bir soluk aldı, ve hıçkırıkları arasında konulmaya başladı. "H-her şeyden. Beni bekleyen her şeyden o kadar korkuyorum ki; nasıl doğuracağım, nasıl büyüteceğim bebeğimi, nasıl bir ebeveyn olacağım, ona yeteri kadar sevgi verecek miyim, çok mu erken davrandım çocuk için? B-bunlar beni o kadar korkutuyor ki... kendimi hiç hazır hissetmiyorum, b-bunu Yoongi'ye de söyleyemem. Sıkıştım kaldım bunlar altında.."

Anlattıkları ile sanki deja vu yaşadım, hissettiği duyguları kalbimde duydum. Benim canım yandı. Çok iyi anlıyordum onu. Biricik kardeşim benim...

"Jimin'im canım kardeşim, seni o kadar iyi anlıyorum ki... hadi gel burada konuşmayalım karavana gidelim hem biraz uzanırsın." Kafasını salladı, ellerine destek olmak için tutundum ve yavaşça kaldırdım onu. Ayağa kalktığında sıkıca sarıldım, karşılığını alırken gözüme huzursuz ve endişeli bakışları ile büyük adımlarla gelen Yoongi hyung çarptı.

You are everythingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin