You are everything

16

Hadi 2. Bölüme günün
Oy ve yorumu unutmayın ablalar

İyi okumalar

"Bir küçücük kuzucuk varmış,
Kırlada koşar oynarmış,
Annesi onu pek çok severmiş~"

Mırıltılarım ile araladı bal irislerini, ok kirpikleri derin uykunun verdiği çapaklardan zorluyordu gözlerini. Kıkırdadım bu haline.

Her halini izleyebilmek paha biçilmezdi benim kızımın.

Onu canımdan çok seviyordum, karşılıksız menfaatsiz bir sevgiydi bu. Sanki yıllar sonra karşıma geçip beni en yaralı olduğum yerden kanatsa dahi göğüsüme basardım bebeğimi.

O kadar çok büyümüştü ki, iki buçuk yaşında olmasına rağmen ben hala ayaklarını tıpkı ilk doğduğu zamanki gibi görüyordum. Çok komikti, ayağında beş tane su baloncuğu varmış gibiydi. Her gece koklaya koklaya öperdim ayaklarını.

Gerçi hala yapıyordum ama minik kuzu gıdıklandığı için kahkaha atarken ayaklarını savuruyordu etrafa ki bu onu daha çok gıdıklamama sebep oluyordu.
Aklıma dolanlarla gülümsemem genişledi.

"Günaydın, aşkımm." Hızla başını boynuma gömdü, mayışmıştı ve kollarım arasından çıkmak istemiyordu. Çok özlemişti beni, tıpkı benim gibi. Ne kadar sarılırsam sarılayım dinmiyordu özlemim.

"Minişim, annecim.." kıvırcıklarına, başının arkasına elimi koyup okşadım doya doya.

"Uyanma vakti balım."

Ekmek yanağına kondurduğum sulu öpücük sayesinde geri araladı gözlerini.
Gözlerini ovuşturdu minik avuçları ile. Hemen tuttum elini, parmaklarını teker teker öptüm.

"Hmm, acaba kahvaltıda bu minnoş parmaklarımı yesem?~" ufakça kıkırdadı bebek gibi konuşamama. Elini yanağıma koydu, gamzelerimi öptü birer birer.

Ah canım kızım...

"Hadi bakalım minik kuzu, bak minik Vien'in karnı gurulduyor hadi yemeğe!" Karnından gelen ses ile tatlı tatlı bilmişçe konuştum. Ufak dişlerini gösterdi bu seferde.

Keşke o benimle tatlı tatlı konuşsaydı.

Kulaklarım şenlenseydi sesi ile.

Hafifçe yutkundum, kucakladım miniğimi sabah rutin işlerini halledip elini yüzünü yıkadık ve üzerini giydirdik.

Hava çok sıcaktı bu yüzden üstüne beyaz üzerinde minik toz pembe kurdeleler olan tişörtünü, altına ise toz pembe bir tayt giydirdim. Beyaz çoraplarını taytının üzerine çekmiştim, teni açıkta kalmıyordu. Toprak alandaydık, nasıl bir böcekle karşılacağımız belli olmazdı sonuçta.

Bende tıpkı onun gibi rahat beyaz bir tişört altıma ise koyu kotumu geçirmiştim. Ayakkabılarımızı giymeden önce yatağa oturdum ve bebeğimi bacaklarımın arasına aldım.

Yumuşak başlıklı taraf ile güzelce taradım her bir telini, önden bir tutamını alıp arkaya doğru bağladım. Saçları terletiyordu. Ufak beyaz bir kurdele taktım orayada. Çok tatlı olmuştu kızım.

"Vien'im! Çok güzel oldun annecim."

Şımarıkça sırıttı burnunu kırıştırarak. Fındık burnunun ucunu öptüm ufakça, tarağı bırakıp elime güneş kremini aldım.

"Vien hanım, lütfen gözlerinizi kapatın ki sizlere güzelce bakım yapalım." Hemencecik kapadı gözlerini. Güldüm şapşal suratına. Elime ufakça sıkıp tüm yüzüne dağıttım güzelce. Kollarınada aynı işlemi yaptıktan sonra tam kendime süreceğim esnada elimi tuttu.