5.FELAKET

18 3 1
                                    

☆☆☆

Artık yalnız hissetmiyordum.

Yalnızlığın ta kendisi olmuştum.

Kalbim göğüs kafesimden çıkmak istercesine atıyordu. Sanki bana acı çektirerek bir şeyleri hatırlatmaya çalışıyordu.

Çok şey yaşayanların büyüyünce kötü biri olmaya hakları var mıdır?

Çocukluğu kötü geçen veya çocukluğunu yaşayamamış insanlara kötü yolu seçtikleri için kızmamalılardı. Yanlış yola düşen herkesi anlayabilirdim çünkü onları uyaracak, doğru tarafa geri geçirecek kimseleri yoktu. Belki dikkat çekmek için hata yapıyorlardı, aileleri onları fark etsin diye. Fark etmek isteyenler zaten fark ederdi ya da düzgün aileler çocuklarının büyük hatalar yapmasına izin vermezdi.

Bir kez yaptığınız o büyük hatanın cezasını ömrünüzün geri kalan kısmında her zaman hatırlayabilirdiniz. Hatırlamak her zaman acı verirdi. İyi bir anıyı o anı bir daha yaşayamayacağınızı bilerek hatırlardınız, kötü bir anıyı ise o anı kendi içinizde tekrar tekrar yaşatarak.

Bazen üçüncü şahıs olurdunuz, acı çekişinizi uzaktan izlerdiniz. Kendinize yardım etmeye çalışırdınız ama sanki yaklaşamazdınız. İzlemeye mahkum edilirdiniz.

Rüyada olduğunuzu bilirdiniz ya da kabus, her neyse. Uyanmak isterdiniz, uyanamazdınız. Rüyada olduğunuzu fark edince her şey değişirdi, kabus olmasına rağmen gerçek gibi hissettirirdi. Zaten gerçeklerden çok gerçek gibi hissettirenler acıtırdı. Özellikle de gerçek sandığınız şey iyi bir ansa.

Görüntüler net değildi ama bir rüya görmüştüm. Salıncaktaydım, hafifçe sallanıyordum. Rüzgâr vardı, tenimi okşuyordu. Elimde bir kağıt, sanırım bir mektup. Açıp okuyordum, ne yazdığını ise hatırlamıyorum.

"Sevgili," diye mırıldandım. Böyle başlıyordu mektubum. Ortası yoktu, sonu vardı. "Lütfen benden önce ölme."

O mektubu sahibine vermiştim, yazdığım kişiye. Her şey bir rüyaydı, güzeldi ve kabusa dönüşmüştü. Zamanında iyi olan her şey bir gün kabusa dönüşmek zorundaydı.

Hava kararmıştı, büyü gibiydi. Rüyamda bile büyü vardı. Kurtulamıyordum ondan.

Yere yığılıp başımı sola çevirdiğimde yüzü bulanık olan bir siluet beni karşılamıştı.

Aklıma gelen tek şey ise... "Lütfen benden önce ölme."

O salıncakta sallanırken hissettiğim huzuru ve uğruna mektup yazacak kadar çok sevdiğim birini kaybettiğimde gelen korkuyu hatırlıyordum. Sorun şuydu ki, her şeyi hatırlıyordum. Gerekli ya da gereksiz, hiçbir şeyi unutamıyordum. Kafamın içi bana acı çektirecek şekilde dizayn edilmişti.

KÖTÜLERİN OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin