BÖLÜM 4: ÇEKİLİYORUM.

688 439 310
                                    



Merhaba arkadaşlar :)

Bu bölümde yepyeni bir karakter daha aramıza katıldı! Bakalım sevecek misiniz?

Beğeni ve yorum yaparsanız yazarınızı çok mutlu edersiniz :)

Keyifli okumalar :)

Bölüm Şarkısı: Sertap Erener- İyileşiyorum-


Uyanır uyanmaz odamdaki boy aynasında kendime baktım. Berbat görünüyordum. Dizleri çıkmış pijamalarım, uyumsuz pofuduk terliklerim... Yüzüm gözüm şişmiş, saçlarım dağılmış, göz altlarım halka şeklinde morarmıştı. Resmen çökmüştüm. Sıcak bir duş alsam iyi olacaktı. İki gündür yatak döşek yatıyordum. Ancak bugün doğrulabilmiştim. Ayın kaçıydı acaba?... Artık ayağa kalkmalı, kaldığım yerden devam etmeliydim. Hayat devam ediyordu değil mi? İlk işim Ali'nin gönlünü almak olacaktı. En son öfkeyle kapıyı vurup çıkıp gitmiş, evi terk etmişti. O günden sonra benimle iletişime geçmekte adeta direniyordu. Aramalarımın hiçbirine dönmemişti. Bir an ''Çok kötüyüm galiba öleceğim...'' diye mesaj atmayı bile düşünmüştüm. Sonrasında Ali'nin bunu ciddiye alıp ortalığı ayağa kaldırabileceği ihtimali aklıma geldi ve bu fikirden hemen vazgeçtim. Yok yok böyle olmaz... Daha makul bir şey bulmam gerekiyordu. Neden ceza evine gittiğimi Ali'ye söylemiştim ki sanki? Baran ile görüştüğümü öğrenmesi hiç iyi olmamıştı. Kızacağını biliyordum ama üzüldüğünü görmek... Beni de hazırlıksız yakalamıştı.

Ali bedenen belki yanımda değildi ama gözünün üstümde olduğunu hissediyordum. Bana sinirli olsa da bir şekilde kıyamıyordu. Ne ironiydi ama... Evde kaldığım süre boyunca sürekli yemekler yollamış, ilaçlar göndermişti. İçlerinde meyve sepeti bile vardı yahu! Böyle devam ederse kapıma gelen kuryeci ile yakın arkadaş olacaktım.

Bir ihtimal Ali'ye ulaşabilmek umuduyla telefonumu elime aldım. ''Bugün ofise geleceğim. Çıkışta yemek yer miyiz?...'' diye mesaj attım. Yatak odamda dönüp duruyor, telefon ekranına bakarak telaşla tırnaklarımı kemiriyordum.

Mesajı göndermemin üstünden birkaç dakika geçmişti. Sanki saatlerdir bekliyor gibiydim. Hadi ama gör şu mesajımı Ali...

Çevrimiçi... Yazıyor... Gözlerimi telefon ekranından bir an olsun ayırmadan sabırsızlıkla bekliyordum. Ali, Yazıyor durumundan sonra tekrar Çevrimiçi olmuştu. Acaba ne yazacağını mı düşünüyordu? Yoksa yazdıklarını mı silmişti?

Gelen bildirim sesiyle hızla telefonuma baktım. Ali sadece ''Tamam.'' yazmıştı. Tek kelime... Daha fazlası yoktu. Ekrana uzun bir süre bakmaya devam ettim ama cevap değişmemişti. Yeni mesaj bir türlü gelmiyordu. Hala bana kızgın olmalıydı. ''En azından cevap yazdı. Buna da şükür...'' diye kendi kendime mırıldandım. Sonuçta benimle iletişim kurmuştu değil mi? Bu cevabını olumlu bir gidişat saymalıydım.

Telefonumu sıkıntıyla yatağımın üstüne attım. Artık duş alıp bir an önce evden çıkmalıydım. Yapmam gereken son bir şey kalmıştı. Baran'a yapacağım son iyilik... Sonra da hayatıma kaldığım yerden devam edecektim... Baran 'sız... Daha güçlü bir Neva olacaktım.

****

Telefonum ısrarla çalıyordu. Arayanın kim olduğunu tahmin edebiliyordum. Ekranımda yazan isim Av. Müge Korkmaz'dı. Daha fazla kaçmanın manası yoktu. Gelen aramayı kabul etmek zorundaydım.

''Efendim...'' dedim güçsüz bir sesle. Bana nazaran telefonun ucundan gelen ses cıvıl cıvıldı.

''Günaydın Neva! Ben dediğin kafeye geldim. Sen ne durumdasın?'' dedi.

BİRLİKTE MİYİZ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin