BÖLÜM 18: BEKLENMEDİK MİSAFİR.

121 54 325
                                    




Merhaba arkadaşlar :)

Severek yazdığım bir bölümle karşınızdayım. Bakalım beğenecek misiniz :)

Beğeni ve yorum yapmayı unutmayın:)

Bölüm Şarkısı: Ziyan Oldum- Alkan Dalgakıran & Başak Gümülcinelioğlu

Keyifli okumalar

Sabahın ilk saatlerinde kuş cıvıltılarıyla gözlerimi araladım. Güneş odamı aydınlatıyor, adeta baharın gelişini müjdeliyordu. Mutlulukla yatağımda gerindim. Yaşadığım evin en sevdiğim özelliği, doğa ile iç içe olmasıydı. İnsan dertlerinden uzaklaşıyor, bir nevi kafasını dinliyordu. İzole yaşam kesinlikle bana göreydi. Gülümseyerek tavanı izlemeye başladım. Bugün, yeni işimin ilk günüydü. İlk günler özeldir değil mi?

Kesin kararlıydım. Moralimi kimsenin bozmasına izin vermeyecektim. Şirketteyken Ali ile atışmamız sorun değildi. Dün dünde kalmıştı. Zamanla Baran'la çalışmaya o da alışacaktı. Hem kocaman insanlardık. Anlaşmamak için ortada hiçbir sebep yoktu.

Yatağımdan kalkarak odamın penceresini yavaşça açtım. Temiz havayı solumuş, yüzüme vuran güneş ışığı, gözlerimi kamaştırmıştı. Heyecandan içim kıpır kıpırdı. Her gün Baran'ı göreceğimi düşündükçe nabzım giderek hızlanıyordu. Elimi göğsümün üstüne getirdiğimde, kalp atışlarımın şiddetini derinden hissettim. Sakin ol Neva... Masmavi gökyüzüne bakarak ''Her şey çok güzel olacak... Olmalı...'' diye mırıldandım. Manifestomu da yaptığıma göre artık hazırlanmaya başlayabilirdim.

Üzerime en sevdiğim takımımı giymiş, saçlarımı özenle yapmıştım. Aynada son defa kendimi kontrol ettim. Makyajım gayet yerinde, son derece sadeydi. Kolumdaki saate baktığımda 08.15'i gösteriyordu. Hala bir kahve içmek için zamanım vardı. Bu güzel havada verandada oturmak iyi olacaktı.

Merdivenleri ıslık çalarak, aceleyle ikişer ikişer indim. Çocuk gibi yerimde duramıyor, suratımdan gülümseme eksik olmuyordu. İlk iş soluğu mutfakta alıp, kendime sert bir kahve hazırladım. Tadına bakmadan önce kokusunu zevkle içime çektim. Sahiden dünyanın en güzel kokusu olabilirdi.

Dışarı çıktığım sırada, ılık hava yüzüme çarptı. Gözüme ilişen hamağa doğru yürüyüp, ayaklarımı rahatça uzatarak oturdum. Yaşadığım evin etrafında yerleşim yerleri nadir bulunuyordu. Doğayla iç içe, şehirden uzakta, sessiz ve sakin bir muhitti. Yakınımdaysa sadece bir ev vardı. Kalan arazi ormanlık ve yürüyüş yollarından oluşuyordu. Zaten tek komşum Baran sayılırdı. Karşılıklı müstakil evlerde oturduğumuzdan, başımı dahi kaldırsam onun bahçesini rahatlıkla görebilirdim.

Keyifle kahvemi yudumluyor, bir yandan salıncakta hafifçe sallanarak, huzurlu anın tadını çıkarıyordum. Gözlerimi yavaşça kapatıp, kuşların cıvıltılarını dinlemeye başladım. Sokaktan gelen kahkaha seslerini duymamla bütün dikkatim dağıldı. İstemsizce gözlerimi aralayarak, dikkat kesildim. Sabah sabah kimdi bu densiz?

Öncesinde uzaktan gelen sesler, şimdi daha güçlü geliyordu. Huzurlu gün geçirme hayalim, göz göre göre katlediliyordu! Oturduğum hamakta hızla sallanırken sinirle dudaklarımı kemirmeye başladım. Kahkahaların dozu gittikçe artıyordu. Yok yok, böyle olmayacaktı. Ani bir kararla yerimden doğrulup, elimdeki bardağı masanın üzerine sertçe koydum. Sabahın köründe kadın kahkahası çekmek zorunda mıydım ben?!

Tabi ki merakıma yenik düşmüş, kendimi Baran'ın evini gözetlerken bulmuştum. Çaktırmadan kimin geldiğini anlamaya çalışıyor, çalı çırpılar yüzünden görüşüm kısıtlanıyordu. En yakın zamanda bahçemi, zararlı otlardan temizlemem gerekiyordu.

BİRLİKTE MİYİZ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin