9. Refleksler ve Sonuçlar

76 8 22
                                    


'3 gün sonra'
-Bayramın 3.günü

Yaklaşık iki günlük samimiyetsiz ve menfaat dolu akrabaların evlerine bayram ziyaretine gelmesi ve anne babasının zoru ile gittiği bazı akrabalarından iyice bunalmış olan Mert'in yardımına yine Ali koşmuştu. Bu çocuk olmasa ne yapardım ben diye düşünmeden edemiyordu son günlerde. Resmen günün kurtarıcısı olmayı başarıyordu her defasında. İnsan bazen gerçekten birinin kendisi yerine düşünüp olayları çözmesine ihtiyaç duyuyordu. Mert bunu çok uzun zamandır arkadaşları için yapamıyordu. Kendi hayat telaşına çok fazla düşmüştü bir süredir ve sonunda bunun farkındaydı.

Gelecek kaygısına zaten düşmeyen yoktu da aldatılmayı hiç kaldıramıyordu Mert, evet uzun süre önce olmasına rağmen 'HALA'.

Arada bir geceleri gözlerini kapatmadan önce tavanı izleyip içine dönüyordu Mert. Sakince, telaşa vermeden kendi duygularını izlemeye ve hissetmeye çalışıyordu, neler oluyor kalbimde diye. Artık içinde bir ceset yatıyor gibi hissetmiyordu kesinlikle ama çok da yorgun geliyordu kalbindeki sancılarla mücadele eden savaşçılar.

Hep böyle hissettirdi kendini Mert, ''Uzun süredir içimde bir muharebe var ve kazanan ben olacağım. Ne kadar yorulsam da ne kadar düşsem de o savaşın kazananı ben olana kadar savaşmaya devam edeceğim.'' Bazen bu düşüncesinden çok uzakta, bir çocuk gibi ağlarken buluyordu kendini; bazense bir uçurumun kıyısında bir adımlık mesafeden aşağıyı izlerken. Her duyguyu yüksek perdelerden yaşamayı biliyordu Mert. Sadece kendisi de görse o hissi, yine de güçlü bir şekilde yaşıyordu. Üzgünse çok üzülüyor, mutluysa çok seviniyordu.

Son dönemlerde ise içinde olan savaşın etkisi bir yok oluştan ziyade gücünü tekrar kazanabilmek için derin derin nefesler almayı başarabilen savaşçılardan ibaretti.

Baharın gelmesiyle yemyeşil olmuş ağaçlar, rengârenk çiçekler ve daima gökte ışıl ışıl gülümseyen güneş Mert'in içindeki buz gibi olmuş bazı duygulara kafa tutuyordu. İstese de istemese de yataktan çıkmak için güç buluyor, ayna karşısındaki görüntüye içtenlikle gülümseyebiliyordu. Geriye dönüp baktıkça da hem yaşadığı kötülüğü hem de kırgınlığı anlamakta güçlük çekse de artık aşabilecek dinginliğe erişmişti.

Yalnızlığa kendisini öyle çok gömmeye çalışmıştı ki -ki bunu kendisine yapmaya çok alışıktı- nerede durması gerektiğini bir süre anlayamamıştı.

Şanslıydı ki sevdikleri o süreçte yanından bir adım bile uzakta olmadılar. Şimdi o günlerdeki yaşadığı buruk telaşların hepsi uzaktı. Sadece bir adım daha kalmıştı, içindeki sevginin bitişini ve artık ona karşı hiçbir şey hissetmediğini kabullenecekti.

Navigasyona baktığında yaklaşık 1 saatlik yolları kaldığını görmüştü Mert ama o kadar sıkılmıştı ki artık. Araba yolculuğu yapmayı çok seviyordu, sadece kendisi sürücü koltuğundaysa. Lakin bugün sürücü koltuğunda oturan kişi Ali'ydi.

İzmir sınırlarından çıkmalarının üzerinden çok geçmemişti, trafik yoktu ve içi son zamanlarda hiç olmadığı kadar huzurluydu. O yüzden mızmızlanmayı bırakmış, kafasını yasladığı koltukta biraz kaykılıp sağa doğru dönmüş ve yolu izliyordu.

***

Yol boyu kahve ve sigara içmenin bedelini ikisi de benzinlikte durdukları gibi koştura koştura tuvalete yönelerek ödemişlerdi. Biraz daha sıksalar dişlerini yazlığa vardıklarında yapabilirlerdi ama buna dayanacak gücü ikisi de bulamamış olmalılardı ki inmeleriyle tuvalete girmeleri bir oldu.

''Oğlum altıma işiyordum vallah, zor tuttum kendimi ha!'' karnını ovarak söylediği bu cümleye ''Sorma lan! Hep nazardan oldu bak'' deyip kıkırdayarak cevap verdi Mert. Kafası karışan Ali ''Ne nazarı lan, ne alaka?'' deyip Mert'in bir nefes önce yaktığı sigarasını elinden çekip kendisi tüttürmeye başladı. Hiç anormal karşılamayıp bir sigara daha yakan Mert, eline telefonunu alıp hızlıca Instagram'a girip paylaştığı hikâyeyi gösterdi.

Kül Tablasıyla SevişmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin