Bu baş ağrıları artık vücudunu sıkça ziyaret eder olmuştu. Gün geçtikçe her şeyin sonu baş ağrısı ile bittiği için Mert ne içtiği suyu eksiltebiliyor ne de öğünlerini kaçırabiliyordu. Bir tek sigara belası vardı ki, kurtulabilse zaten şimdiye kurtulurdu.
Gözlerini zar zor araladığında güneş tüm odayı aydınlatmış, yorgun bedeni kasılmaktan sızlıyordu. Gözleri aralanmış, bedeni uyanmak için çabalıyor olsa da beyni kesinlikle uyanmayı reddediyordu.
Yatakta geçirdiği uyuşuk birkaç dakikadan sonra aklındaki düşüncelerle birlikte yattığı yatakta oturur pozisyona geldiğinde telefonunun yerini aramaya başladı. Dışarıdan gelen kuş cıvıltıları ve odanın içerisindeki ağır rakı kokusu tüm vücuduna nüfuz ediyordu. Telefonunu bulma çabasını bir kenara bırakıp cama doğru yöneldi. Perdeyi çektiği an yüzüne vuran güneşle gözlerini kısıp yüzünü buruşturdu.
Pencerenin kolunu tutup yavaş hareketlerle camı açıp içeriye gelen serin ve temiz havayı ciğerlerine doldurduğunda, dün gece yaşanan ve içindeki sıkıntının hepsi birden beynine zuhur etmeye başladı. Sigarasını masadan alıp yaktı ve dün geceyi düşünmeye başladı.
Dün akşam çok içmiş olmaları yüzünden Ali onu öpmüş, Mert de kızmıştı. Gayet normal diye düşündü kendi kendine. Lakin bu yaptığı şeye siniri hala geçmemişti. Kabullenmek istemiyordu bu hareketini. Arkadaşlık sınırlarının ihlali Mert'in beyninde çok netti ve Ali bu sınırları çoktan geçmişti. Şimdi olacak şey ise ya bu durumu sarhoşluğundan dolayı yaptığını düşünüp unutmak ya da daha fazla burada zaman geçirmeyip İzmir'e geri dönmek.
Mert'in beyninden ikinci seçenek geçiyordu kesinlikle. Canı asla Ali'yle daha fazla zaman geçirmeyi istemiyordu. Çok sinirlenmiş, dün gece olanlara canı fazlasıyla çok sıkılmıştı. Sigarasını camın pervazına söndürüp son nefesi dışarıya verip sessizce kapıya doğru ilerledi. Hızlıca lavaboyu kullanıp odasına gelip toplanıp çıkmaktı planı.
Kapının kilidini yavaşça çevirip açtığında birden gördüğü şey karşısında şaşkına döndü. Ali kapının açılmasıyla birlikte yere düştü. Bütün gece burada uyuyakalmıştı demek ki. İçinden aptal olduğuna dair birkaç şeyi 2 saniye içerisinde sıralarken Ali anlamsızca olduğu yerden doğruldu.
''Ne oldu?'' soruyu sorar sormaz ayağa kalkıp yüzünü sıvazlayıp kendine gelmeye çalıştı Ali. Bu soruyu gerçekten sen mi soruyorsun diye geçirdi içinden Mert. Demek ki hatırlamıyordu dün yaşananları. O zaman İzmir'e dönmek için bir bahane uydurup hızlıca dönebilirdi. ''Ne ne oldu, kapının önünde mi uyumuşsun sarhoş kafayla?'' soğuk bir sesle bir nefeste söylediği cümlelerden sonra yanından geçip tuvalete yöneldi.
''Dün gece neden korkutuyorsun beni dedin Mert?'' olduğu yerde durdu Mert. Hassiktir unutmamış diye düşündü. Arkasında duran bedenden vücuduna bir ateş geliyormuş gibiydi. Tüm vücudu kasıldı, cevap vermek yerine arkasına bakmadan elini havaya kaldırıp bir anda kendisini lavaboya attı.
Aynanın karşısına geçip musluktan akan suyu izlemeye başladığında dışarıda kalan Ali'nin hareket halinde olduğunun farkındaydı. Yüzünü yıkamak yetmediği için hızla üstündekileri çıkartıp kendisini soğuk suyun içerisine attı. Bir an için tüm vücudu şok etkisiyle titrese de sonrasında alıştı ve yorgunluk hissi vücudundan tamamen akıp gitti.
Hemen kurulandıktan sonra hızlıca giyinip hazırlanıp çıkmak istiyordu. Ali'nin tekrardan yüzüne bakmak veya tartışmak gibi bir planı yoktu.
Aklına Berna'nın söyledikleri gelince acaba abartıyor muyum diye düşünse de kendine hak verdi tekrardan. Mert her zaman belirsizliklerden ve olacak kötülüklerden kaçmaya alışıktı. Bunda da aynısını yaparak uzaklaşmayı planladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kül Tablasıyla Sevişmek
Romance''Beni korkutuyorsun, lütfen git artık'' dedi. Sesi istemsizce çatlamıştı. Korkuyordu, ne düşünebileceğini bilemiyordu çünkü. İçindeki bitmek bilmeyen karmaşayla uğraşan Mert, kendisini hiç beklemediği bir anda duygusal bir mücadelenin içerisinde b...