10. Hislerin Doğuşu

74 9 12
                                    

Oy vermeyi unutmayın lütfen ☻♡

⚣⚣⚣⚣⚣⚣

''Bana mı ne oluyor?'' sinirle sırıttı Ali. ''Demek bana ne oluyor, ha?'' dedi. Sanki söylediklerini anlamak için kendini tekrarlıyor gibi bir hali vardı. Mert gerçekten irkilmeye başlamıştı bu tavırdan. Garip bir şekilde Ali'nin suratına bakıp ne olduğunu anlamaya çalışırken ''Ne demek oluyor göstereyim'' deyip sinirle belki de hiç yapmaması gereken bir hareket etti.

***

Ali daha gözlerini açmadan hissettiği sarsıntı ile uyandığında yanındaki, kolunun üzerinde olduğu bedene bakakaldı. Bir an için ne olduğunu anlayamadı. Türkiye'ye ne zaman gelse ilk birkaç gün uyandığında nerede uyandığını anlayamazdı. Lakin bu sefer anlayamama sebebi bu değildi.

Uyanır uyanmaz ilk fark ettiği şey yanında uzanan bedendi ve bu beden Mert'e aitti. İlk başta anlamlandıramadığı şey de onun burada ne işi olduğuydu. Kolunu Mert'in üzerinden çekip yavaşça doğrulduğunda Mert'in inleme seslerini duymaya başladı. Rüya görüyordu.

Önce ne yapmak istediğine karar veremese de yavaşça doğrulduğu şekilden yatar pozisyona geri dönüp yavaşça Mert'e kollarını sardı. Rüyasında ne görüyorsa Mert'in sarsılmaları da titreyişi de geçmediği için sarılmasını kuvvetlendirip tüm vücudunu Mert'e dayadı. Kendisinden daha kısa ve zayıf olan Mert'i kavraması çok da zor olmamıştı. Onu iyice kollarının arasına alıp ''Şşş geçti'' diye fısıldadı.

Mert, derin bir uykuda olduğunun farkında bile olmadan kendisine sarılan kolları sertçe tutmaya başladı. Bir süre bu sarılma işe yaramasa da Ali'nin fısıltıyla konuşması yavaş yavaş Mert'in kalp hızını azaltmaya başlamıştı. Biraz sonrasında ise kollarını saran ellerin de yumuşadığını hissetmeye başladı.

Mert'in bu sarsıntıları gözyaşlarıyla süslenmişti. Rüyasında kardeşiyle alakalı bir şeyler görmüş olduğunu tahmin etmişti Ali. Sabahtan mezara gideceklerini biliyordu ve Mert'in kardeşine olan düşkünlüğünün de oldukça farkındaydı hep. O dönem sadece Mert ve ailesi değil herkes çok üzülmüştü. Kim üzülmezdi ki 5-6 yaşlarındaki minicik bir bedenin bunca acıyı yüklenip dünyadan göçüp gitmesine? Bu düşüncelerle birlikte gözünden bir damla yaş aktı Ali'nin. Uzandıkları yaklaşık on dakikanın sonunda Ali de istemsiz bir kuş uykusuna dalmıştı. (kuş uykusu, kuşkulu bir ruh durumu içinde uyunan, çabuk uyanılan hafif uyku.)

Tekrar bir hareketlenme hissettiğinde gözlerini hızla açan Ali, Mert'in 180 derece dönüp yüzünü kendisinin göğsüne gömmesine tepkisiz bir biçimde baktı. Gözlerinden akan yaşların hepsini şimdi üzerindeki ince tişörtten tenine geçmesiyle hissetmişti. İçindeki o acıyı Ali'ye sığınarak dindirdiğini anladığında ne hissetmesi gerektiğini bilemedi. Gözlerini kapatıp dudaklarını Mert'in saçlarına yavaşça bastırıp kollarını biraz daha sardı.

Ali, Mert'i rahatsız etmemek için hiç kıpırdamadan bir süre daha düşüncelerinin en derinine daldı.

İçindeki çocuksu hisler uyanmış bir şeyler söylüyordu sanki. 'kalk, hazırlan, iyi ol, iyi et' bu bir emir gibi bütün vücuduna sirayet etmişti Ali'nin. İyice hissetmişti. Mert'in ona sığınması kalbinin teklemesine boşuna sebep olmamış mıydı yoksa? Hiçbir şeye karar veremiyordu o anda. Kardeşi gibi gördüğü kişiye öyle bir şey mi hissedecekti? Yok yok Mert onun için kardeşten öteydi.

Yaklaşık bir saatin sonunda gerçekten kollarında gevşemiş bedenin rahatlayan hareketlerini fark ettiğinde Ali kollarını sıyırıp yataktan yavaş ve sessizce çıktı.

''Günaydın babaannem'' deyip babaannesinin yanaklarını öptü önce, ''Mert ne zaman geldi?'' dedi. ''12-1 gibi geldi oğlum. Kötü belli ki, anne babası da üzgünse demek ki sığamamış kendi cehennemi olan dört duvarlarına'' vah vah der gibi ellerini üst üste koyup iki kere vurduktan sonra ''Önce bir gitmek istedi de izin vermedim, Ali içeride geç sen de dedim'' deyip işlenmeye devam etti.

''Çok iyi yapmışsın babaannem, iyi ki göndermedin. Çok üzülmüş belli. Ağladı hep uykusunda'' deyince babaannesi daha da bir içli nefes verip bir dua okumaya başladı. Babaannesi, Ali ne zaman içim sıkıldı ya da üzüldüm dese hemen dua eder içini ferahlatmaya çalışırdı. Ali de hep iyi olurdu ne hikmetse.

''Babaanne bak ne diyeceğim, annemler de geliyor bu akşam. Arzu teyze ve Önder amcayı da çağırsan ya yemeğe. Yemek yapmaya da yemeye de halleri olmaz muhtemelen. Hem Mert'in de hoşuna gider'' deyince babaannesi mutlulukla sırıtıp ''Hay aklınla bin yaşa oğlum!'' deyip Ali'nin suratını iki elinin arasına alıp bir sağ bir sol yanağından hızlıca öpüp işe koyulmaya devam etti.

Ali ise babaannesine yardım ederken bir diğer yandan da az önce neler hissettiğini kendince iyice anlamlandırmaya çalıştı...

***

''Ne demek oluyor göstereyim'' deyip elini Mert'in kafasının arkasına yerleştirip bir anda dudaklarını Mert'in dudaklarına yasladı.

Ne amaçla yaptı bunu, daha önce düşünmüş müydü bu yaptığını yoksa o da mı düşünmeden hareket ediyordu?

Düşünmüştü tabii! Kaç gündür düşünüyordu, Mert onun en yakınıydı. Neden her anlamda daha yakın olmasınlar ki diye düşünmüştü uzun uzun. Düşüncelerini haklı gördüğü bir sürü sebep de bulmuştu kendince. Şimdi ise bu düşüncesini bir anlık sinirle harekete geçirmişti.

⚣⚣⚣⚣⚣⚣

Ne olduğunu daha fazla bekletmemek için hızla kısa bir bölümde anlatmak istedim.

Ali artık dayanamadı hissettiklerini gizlemeye. Biraz çocuksu bir yönü var zaten Ali'nin. Hep bir heyecan hali mevcut ne olursa olsun. Konu Mert olunca da tutamadı kendini demek ki :).

Ne dersiniz bu bir 'friends to lovers' hikayesi midir yoksa Mert bunu kaldıramayacak birisi midir? 


Kül Tablasıyla SevişmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin