4. Bahar

92 10 8
                                    



Kendisini tekrar ayna karşısında bulduğunda bu sefer iç dünyasını değil kendini görmeye çalışmıştı Mert. Uzun zamandır kendisine alıcı gözüyle bakmadığını fark etmişti eski sevgilisini başkasıyla görünce. O anda fark etmişti aslında dünyanın durmadığını. Kabullenmesi çok zor olan gerçeklerden bir diğeri de buydu.

Dünya sadece onun için durmuştu, durmuş muydu? Bu son bir yılda neler yaşamıştı aslında...

Soğuk suyu yüzüne çarpmasıyla kendine sorduğu soruları dağıtmıştı kafasından. İçsel hesaplaşmaları ayna karşısında yaparak kendisini kendisinden nefret ettirmeyecekti artık Mert. Buna karar vermişti ve bu kararını o an için iyice kabul etmişti. Akan suyu kapatmadan önce tekrardan yüzüne su çarptı. Suyu kapatıp yüzüne bir gülümseme yerleştirip ayna karşısından o şekilde ayrıldı. Artık bir şeylerin değişmesi gerektiğini biliyordu, sıra o değişimin olacağını kabul etmekte, nasıl olacağını bilmese de bir adım atmaktaydı.

***

Gözlerini araladığında önce kolundaki o hafif dürtülme hissini sonra da annesinin karşısında ne yaptığını anlamaya çalıştı kısa bir süre, Mert uyuyakalmıştı. Annesi ise Selma teyzeden gelmiş, yemekleri hazır etmiş yemek saatine az bir süre kala oğlunu uyandırmıştı. Annesi, Mert'in uyandığı gibi ayılamadığını bildiği için oğlunu uyandırıp o kokulu öpücüklerinden birini bırakıp tekrardan mutfağa dönmüştü. Mert ise uyanır uyanmaz kendine verdiği sözleri hatırlamıştı tekrardan.


''İşler nasıldı baba?'' yemeğe oturur oturmaz babasına sorduğu bu soru hiçbir özel anlam taşımıyordu Mert için. Artık alışılagelmiş, babasıyla iletişimi olsun diye adım atmak için kurulan çok basit bir cümleydi onun için. ''Nasıl olsun, yorucuydu yine. Artık dayanmak da çok zor oluyor bu yaştan sonra'' cevabı ise Mert'in bir diğer alışmış olduğu cevaptı. Babası Mert'e alttan alta bir an önce mezun ol ve çalışmaya başla, ben sana daha fazla bakamam demek yerine bunu gizli cümlelerle ortaya döküyordu.

Önder Bey, hafif sitemkâr sesiyle ''Yine arabayla gitmişsin okula, hayırdır?'' dediğinde Mert içten içe anlamıştı devamında ne konuşacaklarını ve bu konuşmadan kaçma fırsatı olmadığını da çok iyi biliyordu. Kaşığını batırdığı cacıktan bir yudum alıp ağır ağır yuttuktan sonra ''Geç kaldım baba, derse yetişmek için arabayla gittim'' deyip kaşığını masaya bıraktı. ''Her gün her gün geç kalmak mı olurmuş oğlum? Artık biraz sorumluluk sahibi ol, kaç yaşına geldin. Bak biz bugün varız yarın yoğuz...'' dediği gibi annesi fısıltıyla ''Tövbe tövbe, Allah geçinden versin'' diyerek Önder Bey'e ters bir bakış attı lakin babası kaldığı yerden devam etmeye kararlıydı. ''... oku tahsilini al, işinin başına geç biz de rahat nefes alalım, oğlumuz bir yere geldi diyelim, sevinelim'' dediğinde Mert gülümseyerek ''Haklısın baba, hiç merak etme'' diyerek konuyu savuşturdu.

Yedikleri boğazına dizilse de tabağındakileri bitirip odasına çekilen Mert, babasının aylardır tekrarlayan cümleleri yüzünden kendini üzmemeye çalışıyordu. Üniversiteyi kazandığında bu sefer babasının gururlanacağını düşünmüştü ama babası o zaman da gururlanmamıştı. Şimdi de bir yerlere geldiğinde sevinmeyecek, yeni bir talebi olacaktı. Bundan emindi. Lakin bu sefer pes etmek istemediği için kalkıp masasına geçti. Birkaç defter kitabı eline alıp içlerinden daha zorlandığını düşündüğü dersi çalışmaya başladı.

Uzun zamandır bu kadar odaklanamadığını 1.5 saatin sonunda fark etmişti. Resmen telefonuna yönelmediği, yatağının onu çağırmadığı bu süreyi anlayarak ilerlediğini fark ettiğinde yüzünde hevesli bir gülümseme vardı. Ona bu kadar süre çalışmak yetmişti. Bir süre derslere odaklanmaktan düşünmeyi unuttuğu şeylerin yavaşça beynine tekrardan akın ettiğini fark ediyordu.

Kül Tablasıyla SevişmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin