Son zamanlarda durmadan duygudan duyguya atlamak hem kalbini hem de beynini fazlasıyla yormuştu. Bir gün hevesle nefes alsa da diğer güne kalmadan; akşamına içindeki diğer heves kıran bütün duyguları tüm vücuduna nükseder olmuştu.
Mert bu tarz duygu değişimlerine oldukça alışıktı. Her zaman bu durumun acıtışını hissederdi hatta. Ne zaman mutlu olsa, içten bir gülümseme ya da yürekten gelen bir kahkaha atsa içerisindeki şüphe tohumları bir bir çiçek açardı.
'Şu anda böyle mutluyum ama' derdi o şüpheli ses kulağına fısıldar gibi. Nasıl susturacağını asla bilmiyordu bu sesi ama deniyordu işte zaman zaman. Bugünlerde de o sesi susturmaya çalışıyordu yine ve birkaç kere başarmıştı ama içindeki o ses bu sefer kendini çok daha fazla haklı görmüştü kendisini.
Ali sakince araba kullanırken Mert de yavaş yavaş kendine gelmeye başlamış, siniri azalmıştı. İçindeki sesin 'Bak gördün mü, uzun süre mutlu olamazsın demiştim' tavrı yüzünden mutlu olduğu birkaç saatin de içine sıçmıştı kendi kendine.
Neden bu hissiyatı içerisinde taşıdığını bilse de kabullenmek istemiyordu. Mert hiçbir zaman kıskanç birisi olmamıştı. Sadece ara ara gözünü tutmayan insanlara karşı kötü hisler beslese de kıskançlığı çok fazla büyümeden bitmişti.
İlk defa sevdiği bir kişi tarafından aldatıldığını öğrendiğinde çok acı bir şekilde kıskançlık hissederek öğrenmişti. Daha önce çok fazla güvendiği için kimseyi kıskanma ihtiyacı duymamış olsa da aslında ne kadar zor bir hisle savaştığını anlaması çok güç olmuştu.
Çünkü o gün hissettiği kıskançlık tek başına bir duygu değil; içerisinde acıyla kıvranan birçok yaralı duyguyu da gün yüzüne çıkartmıştı. Şu an ise biraz tanıdık gelen bu duygu hiç hoşuna gitmemiş, kalbine bir yük gibi hissettirmişti.
Araba durduğunda dikkatle etrafı inceleyen Mert, Ali'nin uyarısı ile arabadan indi. Çevresinde sadece bir liman ve birçok küçükten büyüğe sıralı gemi ve kayığın bulunduğu bu yere neden geldiklerini anlamadı.
''Neden geldik buraya?'' konuşmadıkları sürede kendini kahvaltıdaki halinden daha iyi hissetse de konuşmaya başlayınca tekrar huysuz sesiyle konuştuğunu fark etti. Bu zamana kadar kime bu kadar nazı geçti, kime bu kadar naz yaptı hiç bulamadı Mert.
Muhtemelen yoktu kimse lakin Ali'ye yaptığı nazın karşılığında ona iyi gelecek şeyleri görmek onu çok mutlu ediyordu şu anda. Ne kadar içten içe kızsa da Mert, Ali ona iyi davrandıkça içinde okşanan ve hoş tutulan o güzel hisleri görüyordu.
''Farklı bir şey yapmak istedin, al sana farklı bir şey. Hadi gel benimle'' diyerek hızlı adımlarla olduğu yerden limana doğru yürümeye başladı, Mert de onu takip etti.
Ali, karşıda bulunan minik ama tatlı bir geminin üstünde oturan bir adama seslenip ona doğru ilerlemeye başladığında Mert bir anda bugün hiç sigara içmediğini fark etti. Birden yoksunluk çeker gibi sigarasını arayıp hızla yakıp bir fırt çekti. Lakin çok uzun zamandır bu şekilde hiç sigara içmeden saatlerini geçirdiğini hatırlamıyordu.
Her şeyi duygusal durumuna vurmak istemiyordu ama hoşuna da gitmişti bu durum. Bazı alışkanlıkları değişebiliyordu, önceden birisi söylese asla kabul etmezdi ama kendi gözleriyle gördüğü bu değişimi kucaklamıştı bile şimdiden. Hevesi vardı kesinlikle bu duruma karşı.
Kendi kendine Ali'nin hızlı adımlarına yetişmeye yeltenmeden, ağır adımlarla gülümseye gülümseye ilerlerken Ali'nin sesini duymaya başladı. ''Tamamdır Mustafa abim çok teşekkür ederim, 1-2 saate teslim ederim anahtarı'' deyip karşısındaki adamla el sıkıştığında ''Dikkat edin koçum, buranın havası birden değişebiliyor biliyorsun'' deyip göz kırparak Ali'nin omzuna iki kere vurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kül Tablasıyla Sevişmek
Lãng mạn''Beni korkutuyorsun, lütfen git artık'' dedi. Sesi istemsizce çatlamıştı. Korkuyordu, ne düşünebileceğini bilemiyordu çünkü. İçindeki bitmek bilmeyen karmaşayla uğraşan Mert, kendisini hiç beklemediği bir anda duygusal bir mücadelenin içerisinde b...