Kafeden kalktıklarında saat 11'e geliyordu ve hem Onur hem de Berna yurtta kaldıkları için giriş kısıtlamalarına uymak zorundalardı. Bu sebeple daha fazla oturamazlardı. Onur yurda tek başına yürüyecek olduğundan önce onunla vedalaşmışlardı. Berna'yı ise arabayla bıraktıktan sonra Mert içinden herhangi bir tartışma yaşamamalarından kaynaklı şükredip huzurlu bir şekilde yolu izliyordu.
Aniden geldikleri yöne tekrardan yöneldiklerini görünce Ali'nin yolu karıştırdığını düşünüp ''Oğlum düz gidecektin yanlış yere döndün, dolanmak zorunda kalacağız şimdi!'' dedi sıkılgan bir sesle. Hınzır gülüşüyle ''Bir cila çekmemiz yok mu?'' diyen Ali'ye hayretle baktı. Aslında Ali'nin Türkiye'deki sürekli değişen ve gençler arasında sık sık kullanılan lügatleri kullanması hoşuna gidiyordu ama yine de Ali'nin kaba ve zaman zaman aksanlı ağzından böyle cümleler duymaya bir türlü alışamıyordu Mert.
''Var var, adamsın!'' deyince Ali iyice coşup vuhuu tarzında anlamsız bir nida yükseltmişti. Aslında oldukça yorgun hissediyordu Mert, çok uzun zamandır ruhsal yorgunluğunun üzerine bir de bugün yaptığı temizlik eklenince iyice ağırlaşmıştı. Bir süredir bu kadar yorulmaktan da şikâyet ediyordu içten içe. 'Nasıl gencim ben böyle her bir hareketimden sonra 2 gün ayağa kalkmak istemeyecek kadar yoruluyorum' diye söyleniyordu hafif hafif. Daha tam oluşmamıştı bu fikir kafasında, bu yüzden sonranın konusuydu o.
Arabadan indiklerinde omzuna hafifçe vurup ''Bak kötü mü oldu geldiğin göt, bir de gelmemekle ilgili söyleniyordun, birbirinizi daha tanımadan öteye itmenin bir âlemi yokmuş işte'' diyen Mert'e hak verircesine homurtu çıkartan Ali, Mert'e gülümseyen ama kesinlikle gülümsemekten uzak bir suratla bakıyordu. 'Evet, anlaşıldı, başlıyoruz'. Mert içinden böyle söyledi. Ali içini dökmek için içmek istiyordu demek ki.
Mert hazır mıydı peki bu duyacaklarına? Hiç hazır değildi. Kendi dertlerine o kadar gömülmüş bir dönemindeydi ki başkalarının hislerine pek de karşılık veremiyordu. İstese de bunu yapamıyordu bir süredir. Ali bunun farkında olmadığı için ona karşı eski dostuyla yaptığı samimi dertleşme seansına geçmeyi planlıyordu sadece.
Oturdukları barda birer bira sipariş eden Mert ve Ali, sesi çok da iyi olmayan şarkıcının hafif gitar sesiyle birlikte söylediği şarkıyı dinleyip telefonlarına baktılar bir süre. Biraları geldiğinde Ali birasını göğüs hizasına kadar kaldırıp ''Gelenlere, gidenlere, şerefi olanlara, bize şerefsizlikleri tutanlara, sağlığa, sağlığımızda bizim yanımızda olanlara, bir de olmayanla-'' o sırada kendi birasını da hafifçe kaldırmış Mert ''Lan tamam anladık! Ne uzattın hıyar'' deyip hafifçe sırıtıp aynı anda birasını Ali'nin birasına tokuşturup büyük bir yudum aldı.
''Sen mi anlatmaya başlayacaksın yoksa ben mi sorayım?'' deyince Ali sahte bir şekilde kıpırdandı lakin Mert bu hareketlerin ne anlama geldiğini anlayacak kadar iyi tanıyordu Ali'yi. ''Neyi anlatacakmışım?'' gibi gereksiz bir sorunun gelmesine bu sebeple hiç şaşırmadı. ''Ulan illa beni uğraştıracaksın değil mi göt seni'' deyip sırıttı. ''Neden attınız nişanı? Sanki hiç ayrılmayacakmışsınız gibiydi'' deyince omuzlarının yavaşça gergin pozisyona gelmesiyle birasından birkaç büyük yudum daha aldı Ali.
''Evet, hiç ayrılmayacak gibiydik ama ayrıldık, gün geçtikçe hayatı bana zehir etmeye başladı. Aslında çok iyi bir kız, hiç kötülüğünü de görmedim başkasına karşı-'' sıkıntılı bir nefes verip gergin omuzlarını yavaşça indirdi. Anlaşılan dökülmek istemiyormuş rolü bu kadar sürmüştü hıyarın. ''Ama son zamanlarda bana karşı hep kötüydü. Ne dersem ters anlıyor ne yaparsam aksini görüyor ve ne istersem tersini yapıyordu. İlk başlarda bunu çok büyük bir dert olarak gördüğümü söyleyemem. Seviyordum ve huyuna gitmeye çalıştım ama artık bir süre sonra sınırları çok fazla geçtiğini fark ettim. Yorulmuş hissediyordum artık, sonradan fark ettim ki bunun sebebi annesi olacak o cadıymış. Başka birini bulmuş kızına. Daha zengin, daha itaatkârını'' bunu söylerken yüzünde iğrenir bir gülümseme oldu başta ama sonra dudaklarını sinirle ifadesiz konuma getirip düz çizgi halinde bekletti bir süre. Bir yudum daha birasından içip ''O pezevenk de hoşlanmış bizimkinden. Aldatma falan yok ha, öyle düşünme'' deyince Mert aralıklarla aldığı ve duymaktan korktuğu o şeyin gelmeyeceğini anlayıp sessiz ve uzun bir nefes bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kül Tablasıyla Sevişmek
Roman d'amour''Beni korkutuyorsun, lütfen git artık'' dedi. Sesi istemsizce çatlamıştı. Korkuyordu, ne düşünebileceğini bilemiyordu çünkü. İçindeki bitmek bilmeyen karmaşayla uğraşan Mert, kendisini hiç beklemediği bir anda duygusal bir mücadelenin içerisinde b...