Gözlerimi açtığımda beni karşılayan beyaz duvar ile kaşlarımı çattım, parlaktı. Biraz daha kendime geldiğimde etrafa bakınmak için kafamı çevirdim. Yanımda gördüğüm bedenle aniden irkilsemde fark ettirmeden kaşlarımı çattım. Burası hastaneydi ve kolumda bir serum takılıydı. Beni o getirmiş olmalıydı.
"Teşekkür ederim beni getirdiğin için. Gidebilirsin."
Kollarımdan yardım alarak biraz doğrulmaya çalıştığımda hızlıca sandalyesinden kalkıp bana başımdan ve kolumdan tutarak yardım etmeye çalışmıştı fakat ben adeta onun dokunduğu yerler yanmışçasına geri çekildim.
"Yardımına ihtiyacım yok. Uzak dur. "
Bu söylediğim ile yüzü düşmüştü. Ne bekliyordu ki zaten. Ona koşup sarılacağımı falan mı? Asla.
Evet aklınızda soru işaretleri oluşmuş olabilir. O benim eski sevgilimdi. Tabikide sadece ayrıldığımız için böyle sinirle değildim ona.
Ayrıldığımızda bana söyledikleri yüzündendi sinirim. Ne demişti biliyormusunuz.
'Benim başka bir sevgilim var , seni sevmiyordum benlik değilsin kusura bakma'
Hah! Bir yıl boyunca aklına hiçmi gelmemişti acaba bir sevgilisi olduğu!? O günden sonra onu bir daha görmemiştim. İyi ya şimdide görmesem gıkımı çıkarmazdım.
Şimdi gelmiş karşıma üzgün muamelesi yapmasına gerek yoktu. Ben sinirli bakışlarımı ona yollarken o geri yerine oturup titreyen dudaklarını araladı.
"Haneul ben üzgünüm. Bana sinirli olmakta haklısın ama hiçbir şey düşündüğün gibi değil."
"Tabiki haklıyım"
Ona göz devirip cümlemi söylediğimde odanın kapısı açılmıştı.
İçeriye bir hemşire girdiğinde tebessümüne karşılık verdim. Serumuma baktığında bitmiş olduğunu görmüş ve çıkartırken konuşmuştu."Bundan sonra öğünlerinizi atlamamalısınız. Çıkışınızı yapabilirsiniz iyi günler."
"Teşekkürler."
Hemşire çıktığında yavaşça doğruldum ve oturur duruma geldim. Yerdeki ayakkabılarımı ayağıma geçirip arkalarına basarak ayağa kalktığımda belimde ve kolumda hissettiğim kollarla gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
"Teşekkür ederim, artık git."
Sert sesimle söylediğim sözcüklerin ardından hala bırakmamıştı . Yüzümü ona çevirdiğimde bana bakmıyordu. Tekrarladım.
"Git."
Hareket etmemesi ile bir sabır çekerken kolumu ondan çekip bir adım ilerledim belimdeki elinden kurtulmak için. Fakat kararan gözüm ile bu pek mümkün olmadı. Demir eksikliğim sağolsun! Belimde hissettiğim ellerle derin bir of çektim.
"Haneul izin ver yardım edeyim. Sonra herşeyi anlatacağım ama şimdi zamanı değil. Lütfen."
Mecburen kabul ettiğimde belimdeki eli sıkılaşmış ve beni biraz kendine yaklaştırmıştı. Beraber hastaneden çıktığımızda beni bir arabaya ilerletiyordu. On sekiz olur olmaz ehliyet almış olmalıydı. Onu reddedecek halde olmadığım için ayak uydurdum ve bana açtığı ön koltuğa oturdum. Kapımı kapattıktan sonra ön taraftan ilerlemiş ve sürücü koltuğuna geçmişti. Bende emniyet kemerimi takmıştım.
Yola çıktığımızda oluşan sessizliğin yok olması için dudaklarımı araladım.
"Maçı kazandık mı?"
Bu cümlem ile oflama sırası ona geçmişti. Kısa bir süre gözünü yoldan çekip bana bakarken konuştu.
"Bir kerede sadece kendini düşünsen."
Ona bakmamak adına önüme döndüğümde önümde beliren iki telefonla geri ona döndüm. O ise bana bakmadan konuştu.
"Bir sürü mesajın var. Birde numaranı değiştirmişsin. Yenisini verirmisin."
Soru üslubu kullanmadığında dudaklarım alayla kıvrıldı. Birde ona numaramı verecek değildim. Kendi telefonumu alıp diğer telefon ile birlikte elini ittirdiğimde gözleri bana çevirildi. Omuz silkerek önüme döndüm.
"Sana numaramı vereceğimi düşünmedin herhalde."
Buna bozulduğunu belli edecek biçimde telefonunu geri cebine koyarken mırıldandı.
"Bir kerede olumlu cevap versen ya."
Sesini duymamış gibi yaparak telefonumu açtığımda bir sürü mesaj ve arama olduğunu gördüm. Arkadaşlarım ve annemden gelenler vardı. Bunların yarısı tebrik, yarısı iyi olup olmadığıma dairdi. Kısaca birkaçına cevap verdikten sonra annemi geri aradım. Çok geçmeden açıldığında annemin endişeli sesi ile buruk bir tebessümle konuştum.
"İyiyim anne, iyiyim... Hayır birşey olmadı... Hm hm. Telefonun şarjı bitmiş sadece... Tamam anne bir daha çok bakıp bitirmem sarjı... Evet evet kazandık . Tamam görüşürüz hadi."
Annem babamın işleri nedeniyle farklı bir şehirde yaşıyordu. Benide maç sonucunu öğrenmek için aramış fakat cevap alamayınca endişelenmişti. Şimdide bayıldığımı söyleyerek onu endişelendirmemek adına yalan söylemiştim. Telefonu kapattığım sırada duran araba ile dışarıya baktım.
Burası Yongbok un eviydi.
•
Felix Haneul u eve atıyor ehhe.
Şaka şaka.
Neyse yorumları alayımm.
Lütfen okuduysanız oy vermeyi unutmayın okunma sayımız çok az.
Bol oy ve okunma dileği ile,
Kendinize iyi bakın,
Öpüldünüzzz <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEEP END || LEE YONGBOK
FanfictionBir ' Anka Kuşu ' misali . Mecburiyet üzerine yalanlarla yıkılan bir ilişkinin tüm doğrularla yeniden doğuşu.