Baş parmağı ile bel oyuntumu okşuyordu. Bu her ne kadar iyi hissettirsede bir yandan rahatsız ediciydi. Elim ile elini durdurup mırıldandım.
"Yapma ."
Yüzünde arsız bir sırıtış belirirken göz devirdim. Güneş kremini çillerine dağıtırken hafif silikleşen noktalar ile orayı biraz daha fazla dağıttım. Bu hareketim ile geri ortaya çıkan çil ile yüzümde buruk bir tebessüm oluştu.
Elim sadece o çilin üzerinde geziniyordu. Bu kalp şekline benzeyen çil bize aitti. Ona 'bizim izimiz' diyorduk henüz ayrılmamışken.
Çünkü bu çil önceden yoktu. Bizim sevgili olduğumuz akşam yüzünde bir sivilce çıkmıştı Yongbok un. O geçer geçmez ise oradaki çilin şekli değişmişti. O çil bir kalp şeklini almıştı.
Zihnime dolan düşünceler ile dudaklarım benden habersiz hareket ederek kelimeler dökülmüştü.
"Bizim izimiz."
Fısıldar gibi çıkan sesimle elimin üzerine belimden çektiği bir elini koymuş ve elimi okşarken oda mırıldanmıştı. İlk kelimesini bastırarak.
"Bizim izimiz."
Gözlerim gözlerine çıktığında o bakışları yeniden hissettim üzerimde. Çok derin bakıyordu. Aşık bakıyordu. Sevgili olduğumuz zamandaki gibi.
Fakat ben kendimi kaptırmak istemiyordum. Ona yeniden kandimi kaptırıp üzülmek istemiyordum. Bir kez daha kandırılmak istemiyordum. Derin bir nefes alarak eli altındaki elimi hızla çekip yüzündeki güneş kremini hızla dağıttım. İşim bittiğinde yine kalkmak için yeltendim fakat bu yine başarısız olmuştu. Ellerim kollarına gidip onları çekmeye çalışırken onun kolu dahada sıkılaşmış ve gitmemi engellemişti.
Sesi kısık ve buruk bir şekilde konuştu nefesini yüzümde hissederken.
"Neden benden kaçıyorsun Haneul? Benden kaçmanı istemiyorum. Ben seni özledim Haneul. Kokunu, sesini, dokunu, dudaklarını ,seni özledim ben. "
Yüzümü eğdim sözleri üzerine. Bende onu özlemiştim. Sesini , kokusunu , dokusunu , dudaklarını, onu özlemiştim. Bende isterdim yeniden ben ve o biz olalım fakat gururum el vermiyordu. Beynim istemiyordu. Kalbim ona koşarken beynim karşı çıkıyordu. Sana ihanet edeni affedemezsin diyordu. Dudaklarım ise bu sefer beynimi dinliyordu.
"Bizden olmaz Yongbok. Ben seni dürüstken sevmiştim. İhanet ettiğini bilmeden önce."
Yüzü düşerken kolları ondan bağımsız güçsüzleşmişti. Bundan istifade ederek tek seferde kalktım kucağından. Masada önceden hazır olan çantama hızlıca telefonumu ve dudak nemlendiricimi koydum ve spor ayakkabılarımı giyip odadan çıktım. O hala yatağımda otururken...
...
Spor salonuna geldiğimizde formalarımızı giyip hazırlanmıştık. Saçlarımı çözülmemesi için tepeden sıkıca bağlarken kızlar çoktan hazırdı.
Beraber sahaya çıktığımızda gözlerim istemsizce onu aradı. Tüm koltuklarda tanıdık simayı aramış fakat bulamamıştım. Gelmemişti. Beni yine yalnız bırakmıştı. Yüzüm istemeden de olsa düşerken kendime lanet ettim. Onun için üsüldüğüme lanet ettim. Onu hala sevdiğime lanet ettim.
Maç başladığında onu unutmaya çalışıyordum. Yoksa bu performansıma yansırdı. Başarılı olabilmiş ve maça odaklandığımda maç başa baş gidiyordu resmen. Karşı taraftan gelen sert topu libero karşılamış ve top havalanmıştı. Arka taraftan Yeji nin topu ön sahaya göndermesi ile ayaklarım havalanmış ve sert bir smacı filenin boş tarafına göndermiştim. Biz bir sayı daha alırken okulumuz öğrencileri yeniden tezahürata başlamıştı.
Bu beni gülümsetirken araya biraz fark atmayı başarmıştık. Setler 1-1 eşit, puan tablosu 20-14 bizi önde gösteriyordu. Birkez daha öğrencilere bakarken gözlerim deja vu etkisi ile sarı saçlarında takıldı. Gözlerim gözlerine inerken bu sefer ters şekilde onun gülüşü solarken bende buruk bir tebessüme yol açmıştı. Onu yanımda hissetmek güç veriyordu. Yanımda olduğunu bilmek huzurlu hissettiriyordu.
Maç tüm hızıyla sürerken yanımda olmasının verdiği mutlulukla oynayışım dahada iyileşmişti. Bu sefer daha büyük bir fark atmıştım. Setler 3-1 biz kazanırken son seti on dört puanlık bir farkla kazanmıştık.
Bu maç ile ilk beşte ismimizi garantilerken hedefimizi birinciliğe çıkarmış, sonraki maçları beklemeye başlamıştık. Takım sevinci sonrasında gözüm yine tribünlere takıldı. Onu arıyordu. İstemesemde seviyordum onu. Özlemle aradım onu. Fakat bulamamıştım. Gitmiş olmalıydı. Yüzüm düşerken takımdan ayrılarak dışarıya çıktım. Nefes almak iyi gelecekti. Dışarıdaki banklardan birinde onu görmemle yüzümdeki buruk tebessüm yine kendini belli etmişti.
Adımlarım benden habersiz yanına giderken onları durdurmak istemedim.
•
Ah be kuzularım.
Hele bir zaman geçsin.
Yongbok un söyleyemedikleri var.
En azından şimdilik.
Neyseee
Yorumları alalımmm.
Bol oy ve okunma dileği ile
Kendinize iyi bakın
Öpüldünüzzz <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEEP END || LEE YONGBOK
FanfictionBir ' Anka Kuşu ' misali . Mecburiyet üzerine yalanlarla yıkılan bir ilişkinin tüm doğrularla yeniden doğuşu.