Hala eski evinde yaşaması beni şaşırtmıştı. Yaklaşık bir yıl boyunca onu hiç görmemiştim çünkü. Ailesi ve sevgilisi ile birlikte Avustralyaya gitmiş olabilirdi sonuçta orası onun memleketiydi. Ancak bu benim umurumda olmalımıydı? Tabiki hayır. Elbette buraya girmeyecektim.
"Neden buraya geldik?"
Emniyet kemerini çözerken bana kısa bir bakış atıp konuştu.
"Öğünlerini atlamaman için yemek yemeden bırakmam. "
Kollarımı birleştirdikten sonra hahlayıp konuştum.
"Peki bu düşünceni bana sordunmu?"
Arkasına yaslanıp bana bakarak cevapladı.
"Sormadım çünkü istemeyeceğini biliyorum."
"Aferin. İstemiyorum beni evime götür."
"İstememeniz umurumda değil küçük hanım."
"İyi. Gelmeyeceğim ben."
Koltuğa iyice sinerken birden kemerimi tutup bana yaklaşmasıyla nefesimi tuttum. Neden benimle bu kadar ilgileniyordu ki.
"Ben götürürüm o zaman seni."
Demiş ve kolunu diğer tarafıma atarak emniyet kemerini bırakmıştı. Gözleri gözlerime değerken ufak bir tebessümle edip geri çekildi. Ben derin bir nefes alırken oda arabadan inmişti. Ben kendime gelene kadar benim kapımı açmıştı bile.
"Kendiniz mi inersiniz yoksa ben mi çıkarıyım eve kadar?"
Cevap vermek için ağzımı dahi açmazken arabadan indim ve onun kapıyı açmasını bekledim. Önceden ailesi ile yaşadığı için büyük bir evi vardı. Kapıyı açtığında önce benim geçmemi beklediği için önden girdim ve mutfağa ilerledim.
Bir an önce yemeği yiyip gitmek en doğrusuydu. Yalan yok yemeklerini özlemiştim, fazlasıyla. Annemden sonra yemeklerini en beğendiğim kişiydi, eski sevgilim.
Anahtarlarını bırakıp yanıma geldiğinde ellerini yıkamakla başladı. Ben ne yemek yapacağını beklerken buzluktan çıkardığı domuz etiyle yüzümde bir tebessüm oluştu. Samgyeopsal yapacaktı. En sevdiğim yemeği unutmamıştı. Kendi kendime mırıldandım .
"Unutmamışsın."
Onun duymadığını düşünürken cümlesi kalbimin teklemesine sebep oldu. Ben bu kadar çabuk heyecanlanır mıydım?
"Senin ile ilgili hiçbir şeyi unutmayacağım."
Ben ona bakmazken o geri dolaba ilerlemiş ve birkaç malzeme daha çıkarmıştı. Malzemelere bakılırsa dak-galbi ve samgyeopsal yapacaktı. Benim en sevdiğim yemekler...
Dak galbi - gochujang özlü sos, dilimlenmiş lahana, tatlı patates, taze soğan, soğan ve tteok ile marine edilen doğranmış tavuk eti yemeğidir.
Samgyeopsal - baharatlanmamış domuz göbeğinin galbi şeklinde servis edilmiş halidir. Bazen kimchi ile yan yana ızgara edilerek pişirilir.
Yardım etmek adına yanına ilerlediğimde bana karşı çıkmasıyla geri sandalyeye oturdum.
"Yeni uyandın sayılır, yardım etmene gerek yok geri otur lütfen."
Yerime oturup onu seyretmeye başladım. Her zamanki mutfak önlüğünü takmıştı. Vazgeçilmez sarı olan saç tutamları alnına dağılıyor onun bir civcivi anımsatmasını sağlıyordu. Bu düşüncemi keskin çene hattı silerken , minik elleri tüm bunlara karşı çıkıyordu.
O çok... çok kusursuzdu. Bu duruşu bana eski , sevgili olduğumuz zamanları hatırlatırken yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Onu hala seviyordum galiba. Lanet olası duygular...
Hızlı bir şekilde yemeği hazırladığında bende ısrar ederek kalkmış ve sofrayı kurmuştum. Karşı karşıya oturmuş yemeğe başlamıştık. Çubuklarımı sıkı sıkıya kavramış sevdiğim yemekleri özlemle mideye indiriyordum. Uzun zamandır böyle ev yemeği yememiştim. Kendimde yapabiliyordum fakat bu kadar güzel olmuyordu bana göre.
Sessiz geçen yemek sonrası beraber bulaşıkları bulaşık makinesine yerleştirmiştik. Ben çıkmak için hazırlanırken lafımı bölmüştü.
"Ben artık eve gi-"
"Tatlıya kalsaydın? Browni yapacağım. Sen seversin."
Benim sevdiğim yemekleri ve tatlıları yapması kalbimi eritirken burada daha fazla kalmamam gerektiğini düşünüyordum. Kalbim buna karşı çıksada...
"Ben gitsem iyi olacak Yongbok."
"Filmde izlerdik. Süt ve browni iyi gider, ben hemen hazırlayım."
Gitmemem için çabalıyordu resmen. Ayrılmasaydık çok iyi bir çift olabilirdik fakat bunu o bitirmişti. Bana şuan böyle iyi davranmasını anlayamıyordum. Birşeyler vardı. Birşey olmuştu. O mutfaktayken yanına gidip sordum.
"Yongbok bana neden iyi davranıyorsun? Bana bunu neden yapıyorsun? "
Yüzünü göremiyordum fakat eline aldığını çikolata paketi ile birlikte hareketleri durmuştu.
"Ben... Bizi özledim."
Titreyen sesi ağladığını belli ederken benimde gözlerimin pek farkı yoktu ondan. Ama ben ve o yeniden biz olamazdık.
•
Oy sınırı ; 5 oyArtık yeni bölüm için oy sınırı koyuyorum.
Çünkü hikayelerim okunmuyor ve okunsa dahi hayalet okuyucular olduğu için oy almıyor, buda ister istemez boşa çabalıyormuşum gibi hissettiriyor. Beni anlayacağınızı ümit ediyorum.
Bu seferlik düşük bir sınır ile bırakıyorum.
Bayramınız kutlu olsunnn
Neden olamazlar acaba?
Yongbok un nesi var?
Sakladığı ne olabilir ?
Kurgu nasıl ilerleyecek?
Yorumları alayımm?
Bol oy ve okunma dileği ileKendinize iyi bakın
Öpüldünüzzz <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEEP END || LEE YONGBOK
FanfictionBir ' Anka Kuşu ' misali . Mecburiyet üzerine yalanlarla yıkılan bir ilişkinin tüm doğrularla yeniden doğuşu.