Bir an önce akşam olmasını bekliyordum . Yongbok u gördüğüm an ne olduğunu sorsamda akşam anlatacağına dair beni geçiştiriyordu. Onunla böyle gülerek konuşmak bana eski zamanları hatırlatıyordu.
Sonunda yemeğimiz bittiğinde merakla yukarıya çıktım. Birkaç dakika sonra Yongbok da geldiğinde oturması için oturduğum yatağın diğer yerini patpatladım. Oturduğunda ise merakla sordum.
"Ne oldu söyle hadi. Meraktan çatlayacağım şimdi."
Benim aksime yüz ifadesi ciddileşirken kaşlarımı çattım. Daha sabah yüzünde güller açıyordu. Bedenimde ona dönerken endişeyle konuştum.
"Beni korkutuyorsun , kötü birşey yok değil mi?"
Kafasını iki yana sallarken derin bir nefes alarak dudaklarını araladı.
"Hani ayrıldığımız gün varya."
Konunun buraya gelmesi ile yüzüm düşerken hatırladığımı belli etmek için başımı aşağı yukarı salladım.
"İşte ondan önceki hafta annemin hasta olduğunu öğrendim. Biliyorsun korede beraber kalıyorduk."
Konu sağlık olduğu için daha fazla endişelenirken annesine birşey olma ihtimali içime oturmuştu. Merakla devam etmesini bekledim. Onada zor geliyor olacak ki zorlukla yutkunurken destek olmak adına elini tuttum. Elini iki elim arasında okşarken bir tebessüm sundum ona. Sesi titrerken devam etti.
"Zorlu bir tedavisi vardı ve iyileşme ihtimali çok düşüktü. Daha iyi doktorlarda tedavi olması için Avustralya ya gitmesi gerekiyordu ve onu yalnız bırakamazdım. Buradada seni öyle. "
Konunun bize dokunan yerini yavaşça anlamaya başladığımda güzel kalbi beni dahada duygusallaştırmıştı. Gözümden bir damla yaş yatağı bulurken sıkıca sarıldım ona. Anlatması bile güç geliyordu.
"Uzaktan yürütmemiz zor olacaktı. Ki birde... Anneme birşey olsaydı..."
'Olsaydı' kelimesi ile annesinin iyileştiğini anlamamla içime su serpilmişti ancak Yongbok için aynısını söyleyemem. Annesine birşey olmuş olması düşüncesi beni bile üzerken onu düşünemiyordum. Elleri belimi bulurken omzumdaki ıslaklıkla onunda ağladığını anlayabiliyordum. Zorlukla devam etti. Şimdi anlatmazsa sonrası için daha zor olacaktı bu yüzden onu durdurmadım.
"Bu yüzden uzak mesafede ikimizde üzülene kadar benden nefret etmeni tercih ettim. Uzaktan yürütmek ikimiz içinde oldukça zor olacaktı."
Geriye çekilirken konuştum daha fazla ağlamasını istemiyordum. Ellerimi yanaklarına koyup gözyaşlarını sildim.
"Ama şimdi annen iyi öyle değilmi . Ağlama lütfen."
Başını aşağı yukarı sallarken merak ettiğimi sordum.
"Peki ya döndüğünde neden anlatmadın bana? Senin kalbini kırdım , hemde çok."
Buruk bir tebessümle konuştu.
"Annem hala tam olarak iyileşmiş sayılmazdı ve benimde geri Avustralya ya gidebilme ihtimalim vardı. Herşeyin geri başa dönmemesi için tamamen iyileşmesini bekledim."
Gerçekten çok güzel bir kalbi vardı. Ve ben burada ona nefret sözcükleri dökerken o annesi ile hayat savaşı veriyordu. Bencilliğim için kendime kızarken özür diledim.
"Ben... özür dilerim. Herşey için. Senin kalbini kırdığım için bencilliğim için defalarca kez özür dilerim."
Onunda elleri benim yanaklarımı bulurken benim yaptığım gibi gözyaşlarımı sildi.
"Asıl ben özür dilerim. Senin kalbini kırdığım için."
Kafamı iki yana salladım. Suçu yoktu. Bu sırada onun evinde söylediğim cümlelere ithafen sordu.
"Şimdi... Ben ve sen , biz olabilir miyiz? Yeniden."
Bu sefer gülen yüzümle onu onayladığımda hasretle kollarımı bedenine sardım. Özlediğim, sevdiğim bedenine. Sarılışıma karşılık verirken bir eli belime inmiş ve beni kendine doğru çekmişti. Gözlerimi kapattım ve kokusunu içime çektim. Onu gerçekten özlemiştim.
Tık tık tık.
Sarılışımıza son veren çalan kapı ile ayrıldık. Ben yüzümdeki aptal gülümseme ile öylece dururken Yongbok seslendi.
"Gelebilirsin."
Kapıyı açıp kafasını sokan Hyunjin in konuşmasını dinledim.
"Eğer yiyişmiyorsanız oyun oynamak için- AH!"
İlk iki kelimesi ile Yongbok tan sert bir yastık yerken bağırmaya başladı.
"Ne saldırıyorsun be! Sizi çağırmaya geldik şurada! Bizim zamanımızda böyle miydi ya!"
Boş konuşmaya başladığında ben göz devirirken Yongbok sinirini belli ederek sert sesiyle onu kovdu.
"Defol Hyunjin."
Hyunjin kapıyı sertçe vurarak çıkarken kapının arkasından bağırdı. Tüm korkaklığıyla.
"Aman be istediğiniz kadar yiyişin! Yeğen istemiyorum ama ona göre."
Bana bir gülme gelirken Yongbok bağırdı.
"Hyunjin o ağzını benim kapatmamı istemiyorsan sus!"
Göz devirerek ayağa kalktığımda benim gibi o da kalkmıştı. Bu bağırışları aşağıdakilerinde duyduğuna emindim.
•
Ay sonunda be.
Hyunjin i araya sokmaya bayılıyorum ya.
Bu arada bu kurgunun taslakları tükendi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEEP END || LEE YONGBOK
FanfictionBir ' Anka Kuşu ' misali . Mecburiyet üzerine yalanlarla yıkılan bir ilişkinin tüm doğrularla yeniden doğuşu.